KÜLLİ ŞEKSPİR..(kısaltılmış)……………Reduced Shakespeare Company/Atlanta
Kısaltılmış Şekspir Kumpanyası/ Kuşa Dönmüş Şekspir Kumpanyası
Şekspir Külliyatı??? Şekspir’in Bütün Yapıtları (Kısaltılmış)
Yazanlar: Jess Borgeson, Adam Long, Daniel Singer
Editör : Profesör J.M.Winfield
Çeviren : Pröfösör DohdurYusuf Eradam
Reklam için : “Hunharca komik”
Dipnotlar:
Uygun ve Türkçe dengi bulunabilecek olanlar, bizim izleyicimize hitap edeceğini düşündüklerimiz, metne de yedirilebilir, ses olarak 4.bir karaktermiş gibi (yazar-Shakespeare ya da tanrı gibi bir üst-erk’i simgeleyecek biçimde) kullanılabilir. Öyle olursa, üst-erk sesi konuşurken karakterler donabilir, ya da başka komik mizansenler düşünülebilir, ama burada oyuncuların gerçek adları kullanılacağı için-yani GÜVEN…vd., üst-erkin konuşması, oyunu istedikleri gibi oynuyorlarmış, Şekspir’i istedikleri gibi kırpıp sahneliyorlarmış erkini onlardan alır ve dramatik yanılsamayı—mış gibiliğini oyunun–çifte kavrulmuş yapar ki bu da izleyicinin daha çok eğlenmesini sağlayabileceği gibi—oyun süresini de uzatır tabii— Şekspir’in “Dünya bir sahnedir” (Nasıl İstersen) sözünü de olumlar/doğrular, ama gene de denemeyle karar verilmelidir dipnotlar üzerine görüşler metne dahil edilmesi yönünde olursa tabii. Ya da; seçme dipnotlardan yeni espriler türetilir ve metne öyle yedirilir, ya da her ikisi birden.)
BİRİNCİ PERDE:
(Gösteri öncesi müzik: Gustav Holz’un ‘Gezegenler’ adlı yapıtının ‘Jüpiter’ bölümünün gürültülü zirve noktası. Sahnenin ısıkları yanar. Sahnede Elizabeth dönemi tiyatrosu
havası vardır, Shakespeare’in Globe tiyatrosunda olduğu gibi sahneye girişler sahnenin arka sağ ve solundan yapılacaktir. Sahnenin sağinda “Başyapıtlar Tiyatrosu” tarzında (?!) bir anlatıcı koltuğu, koltuğun üstünde de bir kitap, Şekspir’in Bütün Yapıtları durmaktadir. Bir davul sesinden sonra, tiyatronun yöneticisi olduğu görünüşünden belli DANIEL sahnenin solundan girer.
DANIEL. İyi akşamlar baylar ve bayanlar.___________Tiyatrosuna ve Suyunun Suyu Şekspir Kumpanyası’nın (Kırpılmış Şekspir Kumpanyası) bu geceki gösterisine hoş geldiniz. Başlamadan önce bir iki duyurum var. Flaşlı fotoğraf çekilmesi ve bu gösterinin ses ya da görüntü, herhangi bir şekilde kaydi kesinlikle yasaktır. Bir de, gösteri boyunca yiyecek, içki, sigara gibi şeyler, yani herhangi bir şey yiyip içmekten uzak durun. Rahatınızı da düşündük, lobide sizler için tuvaletler yaptırdık. Bir de, koltuklarınıza en yakın çıkış kapısının yerini iyi belleyin (uçak hostesi tavrıyla çıkış kapılarına işaret eder.) Tiyatrodaki basınçta ani bir düşüş kaydedilmesi durumunda oksijen maskeleri (ceket cebinden bir tane çıkarır) otomatik olarak düşecektir. Maskeyi burnunuzun ve ağzınızın üstüne geçirin ve nefes almayı sürdürün. Tiyatroya çocuk getirdiyseniz (1) lütfen önce kendi maskenizi takın, bırakın da velet kendi başının çaresine baksın. Şimdi kendimi takdim edeyim. Bendeniz
Kuşadönmüş Şekspir Kumpanyası’ndan Daniel Singer. Bu gece sizlere tiyatro tarihinde eşine rastlanmamış bir maharet sergileyeceğiz. Tek bir gösterimde o devasa Şekspir Külliyatı’ndaki dehayı, tılsımı yakalayacağız. Bu gece işimiz çok, bu yüzden kumpanyamızın bir üyesini sizlere tanıtmak istiyorum, kendisi Kaliforniya’nın en saygın (2) Şekspir araştırmacı-bilim adamlarından. University of California at Berkeley’den mezun ve eminim orada Şekspir hakkında iki kitap okumuştur(3). Kendisi, bu gece izleyeceğiniz Şekspiir’in Bütün Yapıtları (kısaltılmış)’a kısa bir giriş yapacak. Şimdi bana hep birlikte hoşgeldin diyelim, alkış lütfen, evvet… Bay Jess Borgeson.
(JESS girer; gözlüklüdür ve tüvit bir takım giymiştir. Koltuktaki kitabı alır ve DANIEL ile el sıkışırlar, DANIEL koltuğa oturur ve onu dinlemeye koyulur.)
JESS: Teşekkür ederim Daniel. İyi akşamlar bayanlar baylar. (Elindeki kitaba yapışmıştır ve bir profesör edasıyla öğrencilere ders veriyormuş gibi konuşur.) William Şekspir:oyun yazarı, şair, oyuncu, filozof: Yaratıcı ve yazınsal dehası dünyada İngilizce konuşan herkesin kültürünü ve bilincini derin mi derin etkilemiş bir adam. (4) Gene de, yirminci yüzyılın defterini dürmüş bizler şu bir cilde sığmış devasa boyuttaki yapıtların ne kadarını gerçekten biliyoruz ve takdir edebiliyoruz. Çok, çok azını, bence. Bu fikrimi şimdi aranızda küçük bir anket yaparak da kanıtlayabilirim. (ışık odasına seslenir). Rica etsem salonun ışıklarını açabilir miydiniz lütfen?
(Işıklar yanar.)
Şimdi, sizler tiyatroya gitmeyi seven insanlarsınız ve kuşkusuz kültürel ve edebi bilinciniz ortalamanın üstündedir. Ama bilmek istiyorum, bu gece buraya toplanmış sizlerden… kaçınız, kaçınız bir Şekspir oyunu izlediniz ya da okudunuz? Elleri görelim. Bu halk ozanıyla bir temasınız oldu mu? El kaldırın sadece lütfen. (Hemen hemen herkes el kaldırır. JESS, telaşla döner ve sotto voce-fısıltıyla-, DANIEL ile durumu müzakere etmeye başlar.) Bizden daha çok biliyor olabilirler, toz kaldırmadan ikilesek daha iyi olacak gibi geliyor bana.
DANIEL: Merak etme sen.
JESS: Hayır. Bence HEMEN koşmaya başlamalıyız.
DANIEL: Bunlar Şekspir ile incik kemiği arasındaki farkı bile bilmezler, sen devam et.
JESS: N’apıcam?
DANIEL: (ağız hareketiyle anlatır gibi): Bir oyun adı ver.
JESS: Ne?
DANIEL (fısıldayarak): Bir oyunun adını vererek sor.
JESS (izleyicilere):Eveet, bir oyunun adını versem nasıl olur? Örneğin, kaçınız Yeter Ki Sonu İyi Bitsin’i izledi ya da okudu? (Belki izleyicilerden üçte biri el kaldırır) Böylece sapla samanı güzelce ayırmış olduk. Şimdi bakalım, Şekspir ıvır zıvırının bu geceki gerçek şampiyonu kim? Kral John’u okuyan ya da izleyen var mı aranızda? Ha, Kral John?
(Üçüncü sıradan sokak giysileri içinde ADAM elini kaldırır. JESS onu farkeder.)
JESS: Demek siz izlediniz, öyle mi? Söyler misiniz bize ne hakkındaymış bu oyun?
ADAM: Bir kambur hakkında.(5)
JESS (kısa bir süre sessiz kalır, sonra suçlarmış gibi parmağını ADAM’a doğru sallayarak) İşte benim demeye çalıştığım da bu. Ya, evet, gülersiniz, bayanlar baylar, alay edin siz. Ama dinime küfreden müslüman olsa bari. Bu surat, bayanlar baylar, bu surat hepinizin suratını temsil ediyor işte. (JESS sahneden iner ve ADAM’ı aşağılamayı sürdürür.) Bu boş kafa sizin boş kafalarınızı temsil ediyor. Bu perdahlı bakışlar sizin perdahlı bakışlarınız, bu dişler (ADAM’ın yüzünü tutar.) sizin dişleriniz, ve bu dişler bas bas bağırıyor: “DİŞ İPİ İSTERİZ!” (sahneye döner) Bayanlar ve baylar, sizi temin ederim ki pirimiz William Şekspir dehasını –anlamada-kavramak demiyorum- toplumumuzun kolektif kapasitesi bilgisayarlar tarafından sistematik bir şekilde değer kaybına uğratıldı, video oyunları vandallarının elinde oyuncak oldu, pembe dizilerde harcandı, ama ölüm fermanını Ecevit (6…Yıldırım Akbulut vb. de olabilir.) yüzünden imzaladı. Ama korkmayın! Kuşadönmüş Şekspir Kumpanyası var! (Dinibütün birine dönüşmeye başlar) Cenab-ül mevlam katından ve edebiyat perisinden bize tevdi edilen bir misyonla iniyoruz aranıza pirimiz yüce Ozan’ın kutsal sözünü kitlelere yaymak için. Günümüzün Reha Muttar, … ve…’lı batağından dışarı çıkabilmeniz için ilk adımları atmanızda sizlere yardım etmeye geldik. İstikbale gidiyoruz. Haşmetli bir gelecek bu! Öyle bir gelecek ki dünyadaki her otel odasında bu kitaptan bir tane bulunacak. (Bütün Yapıtları’na işaret eder)
Bu da benim düşüm bayanlar baylar ve bu düş bu gece burada başlıyor. Bizler entellektüel kefaretin cesur yeni dünyasına doğru bu yolda ilk adımlarımızı atarken sizler de yüreklerinizi açarak katılın bize.
(DANIEL bir tabak alır eline ve izleyiciler arasında dolaştırıp bağış toplamaya başlar.)
Evet, açın yüreklerinizi—ve çek defterlerinizi. Bağışlarınızı Mastercard ya da Visa kartlarınızla da yapabilirsiniz, telefon 800-PİR, hemen arayın! Madem dostuz o zaman eli açıklığınızı nakitle gösterin ve vergi yılı sonunda vergiden düşün! Gösteriye devam. Ozan sizlerle olsun! Teşekkür ederim ve tekbiiiir!!!
(Salonun ışıkları yavaşça sönerken DANIEL sahneye döner, JESS’in elini sıkar ve bağış tabağını ona verip Bütün Yapıtları’nı alır. JESS tabakta yüklü bir bağış çeki bulur ve hemen cebine atar ve çıkar.)
DANIEL: Bu kitaptan bir tane edinmiş olanlar bilirler bir külliyat William Shakespeare’in kısa bir yaşamöyküsü olmadan tastamam olmuş sayılmaz. Kuşadönmüş Şekspir Kumpanyası’nın gösterisinin bu kısmını size sunacak olan 3. üyesini huzurlarınıza çağırıyorum, lütfen alkış, Bay Adam Long.
(ADAM sahneye gelir, DANIEL’in elini sıkarken elindeki küçük bir deste 3X5 indeks kartını, notlarını, yere saçar. Telaşla toplar kartları.)
DANIEL: Amanın, afedersin, dur sana yardım edeyim.
ADAM: Hayır, dokunma onlara. Hepsi sıralı.
DANIEL: Peki peki. (Koltuğa oturur.)
ADAM (kartlarını aceleyle sıraya koymaya çalışarak): Gösterimize güzel bir başlangıç olsun diye Şekspir’in yaşamı hakkında uzun zamandır notlar alıyorum. William Şekspir 1564 yılında Warwickshire’da Stratford-upon-Avon diye bir kasabada dünyaya gelmiş. John Şekspir’in sekiz çocuğundan üçüncüsü ve en büyük oğluymuş. Baba Şekspir memleketinde sayılıp sevilen bir tüccar, annesi Mary Arden (7) da Romalı biir (öteki karta geçer) …Katolik toprak ağasının kızıymış. Şekspir 1582 yılında bir çiftçi kızı Anne Hathaway ile evlenmiş (8)…ha ha. Bir sulh hakimine ait geyik parkında yakalandıktan sonra-orada ne tür mercimekler yetiştirdiği pek bilinmiyorsa da- Stratford’u terkettiği sanılıyor. (bir sonraki kart) Şekspir 1588 yılında Londra’ya gelir. 1592’deyse, Şekspir artık başarıyı yakalamış bir oyuncu ve oyun yazarıdır. 1608’den sonra tiyatro alanında üretiminde bir düşüş görülür ve öyle görünüyor ki zamanının çoğunu Stratford’da geçirir olmuş. (bir sonraki kart) Orada, sekreteri Rudolf Hess’e başyapıtı Benim Kavgam’ı dikte ettirir. Bu kitabında Almanya’nın Avrupa’ya hakim bir konuma gelebilsin diye yeniden yapılanması için programını ortaya koymaktadır. Fransa ve Almanya arasındaki Rhineland bölgesini yeniden istila edip Avusturya’yı, Sudetenland’ı ve Çekoslovakya’dan geriye kalanı ilhak ettikten sonra (bir sonraki kart) Şekspir 1 Eylül 1939 tarihinde Polonya’yı istila etti. 2. Dünya Savaşı’nı da böylece başlatmış oldu. (DANIEL’e) Bak bunu yeni öğrendim. (DANIEL ona toparla işareti yapar. ADAM hızlı hızlı okur.) Ruslar Berlin’e girince Şekspir kentte kalır ve metresi Eva Braun ile birlikte intihar eder. (bir sonraki kart) Mezarı Stratford kilisesindedir.(9) Teşekkür ederim.
(ADAM selam verir. DANIEL ayağa kalkar, ADAM’ın elini sıkar ve onu bir an önce sahne dışına çıkarır.)
DANIEL: Eveet, uzun lafın kısası, Kuşadönmüş Şekspir Kumpanyası Şekspir’in Bütün Yapıtları (kısaltılmış)’ı sunmaktan gurur duyar.
(Işıklar söner. “Greensleeves”in yapmacık bir heavy-metal versiyonu patlar ses sisteminden. Müzik inanılmaz bir zil –simbal-çatırtısıyla son bulur. Bir ışık düşer sahneye JESS’in üstüne. JESS, Başyapıtlar Tiyatrosu koltuğunda oturmaktadır ve Şekspir zamanı giysiler içindedir, ayaklarında da Converse marka yüksek tabanlı yürüyüş ayakkabıları vardır. Elinde Bütün Yapıtları’nı tutmaktadır. Kendini beğenmiş bir havayla izleyicilere bir süre bakar, kitabı açar ve okur.)
JESS: “Bütün dünya bir sahnedir.
Ve erkek, kadın herkes sadece birer oyuncu.
Onlar da girer çıkarlar sahneye
Ve bir kişi kendi zamanında oynar birden fazla rolü.”
Bir kişi kendi zamanında oynar birden fazla rolü. Doğru söze ne demeli. Bayanlar ve baylar, İngiliz oyun yazarlarının gelmiş geçmiş en büyüğünün külliyatındaki keşif gezimize başlamak için İtalya’nın Verona kentinden daha iyi neresi olabilir—ve tabii ki onun en çok sevilen iki karakteri Romeo ve Jüliet ile.
(ADAM ve DANIEL girer, onlar da Elizabeth dönemi giysiler içindedirler ve ayaklarında da aynı yürüyüş ayakkapları vardır. Isınma ve esneme hareketlerine başlarlar.)
Eveet, ADAM ve DANIEL Romeo ve Juliet’teki (10) bütün önemli karakterleri canlandırmaya çalışacaklar, ben de aralardaki anlatı bölümlerinde devreye gireceğim. Titiz bir metin araştırması ve çözümlemesinden sonra biz Kuırpılmış Şekspir Kumpanyası üyeleri Romeo ve Juliet’in kısaltılmış versiyonuna…Prologue(Giriş) ile başlamaya karar verdik.
ADAM VE DANIEL (aynı anda ve senkronize jestlerle)
“Sahnemizi açtığımız güzel Verona’da
Şerefte birbirinin dengi iki aile
Eski bir kin yüzünden kavgaya tutuşur da
Lekelenir kardeş eli kardeş kanıyle.
Bu iki ailenin öldürücü bacakaralarından(11) işte
Doğar alnı kara yazılı iki sevgili,
Yürekler acısı ölümleriyle birlikte
Gömerler toprağa büyüklerin kinini.”
(Selam verirler. DANIEL, bir baletin balerine yaptığı gibi ADAM’ı belinden tutup kaldırarak sahneden çıkarır, ardından kendisi de çıkar.)
JESS: Birinci Perde, Birinci Sahne: Sokakta iki uzun boylu ve yakışıklı adam karşılaşırlar. Biri Benvolio; (12) (ADAM girer BENVOLIO rolünde.)
Ötekinin adı da Sampson’dur. ( SAMPSON rolünde DANIEL içeri girer.)
Nefretlerinin kaynağı eski bir kan davası
Çünkü birinin Capulet, ötekinin Montague’lerdir kapılandığı.
A-BEN (şarkı söylemektedir): Aaah, uyanmak ne güzel güneşle uyanınca yar, sabahın seherindeee ötüyor kuşlar…
D-SAM (o da şarkı söylemektedir): Aaah, bir köpeğim vardı, adı Çomar, bakkala gönderdim ki bozdursun üç beş dolaaar… (ki alsın…)
(Aynı anda birbirlerini görürler)
A-BEN (izleyicilere): Oooo, aman efendim kimler gelmiş. Ne yüzsüz herif bu. Allaama, gebertecem bu herifi.
D-SAM (izleyicilere): Oooo, aman efendim kimler gelmiş. Nefret ediyorum bu adamın sülalesinden, köpeğinden, topundan.
(Gülümserler ve birbirlerine eğilerek selam verirler. Sahnenin çaprazlama karşı taraflarına geçerlerken, SAMPSON başparmağını BENVOLIO’ya doğru ısırır-dengi:nanik ya da edepsiz bir el işareti olabilir mi?Çevirilerdeki başparmağını ısırmak yanlış bence BENVOLIO da bunun üzerine SAMPSON’a çelme takar.)
A-BEN: “O hareket bana mıydı beyim?
D-SAM: Hayır beyim ama bir hareket yaptım.
A-BEN: O hareket bana mıydı beyim?
D-SAM: Hayır, o hareket size değil beyim, ama bir hareket yaptım. Canın kavga mı çekiyor beyim?
A-BEN: Kavga mı beyim? Hayır beyim.
D-SAM: Ama öyleyse beyim, ben varım. Yigitlikte de sizin kadar iyiyim.
A-BEN: Daha iyi değil ama.
D-SAM: Evvet, daha iyi.
A-BEN: Hadi ordan!
(Birbirlerine saldırırlar. Hummalı bir kavga sahnesi. BENVOLIO, SAMPSON’u sahne dışına kovalar. BENVOLIO, sahneye içi doldurulmuş manken SAMPSON’u fırlatır, üstünde tepinir, kolunu kıvırır. DANIEL, PRENS rolünde girer.)
D-PRENS: Serkeş uyruklar, barış düşmanları,
Kılıçlarını komşu kanıyla kirletenler,
Sen Capulet, benimle geleceksin.
Benvolio, sen de bu akşamüstü gel de
Bu davada daha ne hazlar(12) biliriz gör.
(D-PRENS mankeni de alır çıkar.) 15
A-BEN: Ah, nerde Romeo? Gördünüz mü onu bugün?
Ne mutluyum ki bu haragüreden almadı nasibin.
Ama bakın hele, geliyor işte!
(DANIEL, ROMEO rolünde şaaşalı bir giriş yapar, başında komik bir peruk vardır ve arzulu arzulu bir gül koklamaktadır.)
Romeo, diye bağırdı.
Derdi neymiş ya öğrenirim, ya da azarı yerim.
Günaydın, salak. (çük) 16
D-ROMEO: Gün aydınlandı mı da?
A-BEN: Saat dokuzu yeni vurdu.
D-ROMEO: Ah, kederli saatler nasıl da uzun geliyor.
A-BEN: Romeo’nun saatlerini uzatan keder nedir, nedir?
D-ROMEO: Sahip olsaydım, o saatleri kısaltacak şey yok bende, bu işte.
A-BEN: Aşka mı düştün?
D-ROMEO: Düştüm çıkamadım.
A-BEN: Çıkamadın mı?
D-ROMEO: Aşık olduğumun lütfuna mazhar olamadım.
A-BEN: Ah min-el aşk, görünüşte öyle usul olsa da
Göstermeye gelince ne hoyrattır, neden dir a zor. (18)
D-ROMEO: Ah, o aşk, gözleri bağlı olsa bile,
Nasıl da görür gözleri iradesiyle yolunu.
İKİSİ BİRDEN: Vayy!
A-BEN: Var git Capulet’lerin ziyafetine.
Sevdiğin Rosaline orda demlenir
Verona’nın nazenin bütün güzelleriyle.
Gidesin oraya (19), onun cemalini sana göstereceğim
Başka cemallerle karşılaştırasın.
Göreceksin o zaman kargadan başka bir şey değildir kuğu sandığın. (Çıkar.)
D-ROMEO: Gidiyorum işte, görmek istemem öylesi bir manzara.
Ama keyfini sürmekten başka yoktur dileğim canla başla. (Çıkar.)
JESS:… Birinci ve ikinci sahnelerden bu kadar yeter.
Şimdi, Romeo’nun Jüliet’iyle karşılaşacağı
Capulet’lerin ziyafetine gidelim.
İşte o ziyafet sahnesindeki ölümsüz aşk sahnesinde
Romeo Jüliet’in donuna el eder.
(ADAM, JÜLİET rolünde girer, ROMEO’nunkinden daha komik bir peruk takmıştır başına. Dans eder. ROMEO girer, onu görür ve anında vurulur.)
D-ROMEO: “Ah o ateşlere daha harlı nasıl yanılır öğreten, (20)
Ben böyle aşık oldum mu ki? Yemin ederim ki olmadı böylesi.
Çünkü görmedim bu geceye kadar böyle bir güzelliği.
(Jülyet’in elini tutar)
Bu kutsal tapınağa şu paha biçilir elimle (21)
Saygıda kusur edersem, bu ne nazenin bir günahtır:
Dudaklarım, bu iki utangaç hacı hazırdır
O kaba saba teması telafi etmeye bir kibar öpücükle.
A-JULIET: Sevgili hacı, bağlığını adabıyla gösteren
Ellerine pek haksızlık edersin: çünkü
Azizlerin ellerine de değer hacılarınki
Ve avuç avucadır kutsal avuçların öpüşü.
D-ROMEO: Azizlerin, hacıların da yok mudur dudakları? (22)
A-JULIET: Ah hacı. Dua ederken açılır o dudaklar.
D-ROMEO: Ah sevgili azize, öyleyse ellerin yaptığını bırak da dudaklar yapsın.
(ADAM’ın öpülmek gibi bir niyeti yoktur ve şu dizeleri okurken DANIEL’e direnir.)
A-JULIET: Dua edenlerin hatırına ihsan etseler bile, azizler kımıldamaz.
D-ROMEO: Öyleyse kımıldama da dualarımın muradını göreyim.
A-JULIET: Öyleyse benim dudaklarımdan aldılar o günahı.
D-ROMEO: Dudaklarımdan günah da ne demek? Ey, tatlı tatlı zorlanmayla işlenen cürüm.
Günahımı geri ver bana.”
ADAM (karakterden çıkarak): Seni öpmek istemiyorum yahu.
DANIEL: Metinde var ama.
(ADAM, DANIEL’in karnına bir diz geçirir. DANIEL acıdan uğuna uğuna yere
kapaklanır.)
A-JULIET: “Kitaba uydurarak öpüyorsunuz beni.” Ay, geliyorum anne!
(ADAM etrafına bakınır, ağzının içinde söver. JESS’i koltuktan çeker kaldırır ve
sarsak sarsak onun omuzlarına tırmanır.)
D-ROMEO: “Bir Capulet mi? Ya, ben de bundan korkarım. Huzursuzluğum bu yüzden artmakta. (karakterinden çıkarak ADAM’a) N’apıyosun sen?
A-JULIET: Balkon Sahnesi. (23)
D-ROMEO: “Şu uzak pencerede yanan bu yumuşak ışık (24)da ne?”
A-JULIET (dengesini korumaya çalışarak):
Ah Romeo, Romeo, nerelerde kaldın Romeo?(25)
İnkar et babanı, reddet adını.
Bunu yapmazsan aşkımdan olacaksın.
Ben de Capulet olmam bir daha.
Ad dediğin nedir ki zaten? Burun dediğimiz şeye
Başka bir ad taksak koku almaz mı sanki?
Ah Romeo, sav gitsin (26) şu adını başından,
Senden bir parça değil zaten, sav da al beni tamamen.
(JESS’in omuzlarından dikine yere, kurşun gibi, düşer.)
D-ROMEO: Sözüne güvenip alacağım seni. Bana de ki gözüm sevgilim. (27) (götüm sevgilim)
De ki yeniden vaftiz edilmiş olayım.(28) Bundan böyle
Ben Romeo değilim.
A-JULIET: Kimsin sen? (29) Romeo değil misin?
Bir Montague değil misin?
D-ROMEO: Birinden hoşlanmıyorsan, ey güzel peri, ben de ne oyum, ne de öteki.
A-JULIET: Beni seviyor musun öyleyse? Evet diyeceksin biliyorum,
Ben de güveneceğim sözüne. Fakat yemin edersen,
Yalancı çıkabilirsin. Ah Romeo, seviyorsan gerçekten,
Şunu söyle yürekten.
D-ROMEO: Hanımefendi, şu ötelerdeki kutlu ay üstüne yemin ederim ki…
A-JULIET: Ah yemin etme ay üstüne!
D-ROMEO: Ne üstüne yemin etcem peki?
(JULIET izleyiciler arasında bir kadını gösterir.)
Hanımefendi, şu ötelerdeki bakire üstüne yemin ederim ki…
A-JULIET (kadına gönderme yaparak) Hiç sanmıyorum. “Hayır,
Hiç yemin etme bari. Varlığın neşeme neşe katıyor
Ama bu geceki sözleşme bana sevinç vermiyor.
Her şey pek ani, pek aceleyle, düşünüp taşınmadan oldu,
Şimşek gibi tıpkı, çaksın isterken daha, sönüveren.
İyi geceler tatlım!
D-ROMEO: Ah, beni böyle tarumar mı bırakacaksın? (30)
A-JULIET: Nedir seni tarumar eden?
D-ROMEO: Alamayışım aşkının aşkıma sadakat yeminini. (31)
A-JÜLYET: Sen daha istemeden verdim ben sana onu.
Üç sözcük, kibar Romeo, sonra gerçekten iyi geceler.
Aşkının meyli saygıdeğer ise,
Evlenmekse emelin, yarın bir haber et.
İyi geceler, iyi geceler, ne de tatlı bir kedermiş ayrılık…”
Gerçekten de öyle. (Aşktan çarpılmış ROMEO’ya bir öpücük üfleyerek çıkar.)
D-ROMEO: “Gözlerinde uyku barınsın, bağrında huzur.
Ah ben olsam uyku, ben olsam huzur, ne tatlı bir dinlenme olur.” (Donar.)
JESS: Vay, Romeo aşktan bitap düşmüş;
Cupid aşkına elden ayaktan kesilirdi;
Ama Jüliet’in nefret mi nefret bir aptisi vardı
Aptinin nefret mi nefret adı Tibalt idi.
(ADAM homurdanarak ve iki kılıç taşıyarak TYBALT kılığında girer.)
A-TYBALT: “Romeo, sana beslediğim sevgiden
Şu sözcüklerden daha iyisi çıkmıyor: Sen alçağın tekisin. (32)
Bu yüzden dön ve kılıcına davran.
D-ROMEO: Tibalt, seni kınıyorum, hiç incitmedim seni,
Üstelik seni aklın hafsalan alamayacak kadar severim (33).
A-TYBALT: Seni gidi menfur velet, savul geliyorum!
(TYBALT, ROMEO’ya bir kılıç atar. ROMEO, gözlerini kapar ve kılıcı ileri doğru
uzatır, üstüne gelen TYBALT’i ustalıkla yaralar.)
A-TYBALT: Ah, yandım!” (ADAM selam verir ve çıkar.)
(JESS, deliler gibi telaşla kitabı karıştırır. DANIEL endişelidir.)
DANIEL: Şimdi n’apıyoruz?
JESS: Bilmem. Buraları, buraları hepsini atladı. (kitapta bir yeri işaret ederek) Şurdan
alalım.
DANIEL: Peki. (Çıkar.)
JESS: Eveeet…Tybalt’in ölümünden sonra, Rahibin, Dadı’nın
Çabalarına karşın lanetlenir aşıklar;
Yazgıları onların peşini bırakmaz, onu bi türlü başlarından savamazlar
Ve Beşinci Perde’nin sonunda, her ikisi de cavlağı çekiverirler.
(Hayali bir at üzerinde JULİET girer, “Wilhelm Tell Uvertürü”nü mırıldanmaktadır.)
A-JULIET: “Hızlan, hızlan, ey yere bastığında ateşler çıkaran küheylan,
Ve bulutlu geceyi getir heman.
Gel kibar gece! Gel gece! Romeo gel,
Gecemin feri, gel! Gel kehribar gece!
Gel sevgi dolu, kara kaşlı gece!
Ah gece, ah gece, gece, gece…
Gel, gel, gel, gel, gel, gel, gel!”
(izleyicilere dönerek) Ben yazmadım.
“Ve bana Romeo’mu getir!
(DANIEL, DADI kılığında girer.)
A-JULIET: Ah, dadım bu. Söyle dadı, ne haber?
D-DADI: Eyvahlar olsun, gittiii, yaktılar Romeo’yu, öldü, öldü.
A-JULIET: Tanrılar bu kadar eder mi haset?
D-DADI: Romeo, Romeo! Kimin aklına gelirdi buu? Romeo! (ç.n: oho, oho diye uzatılabilir)
A-JULIET: Kara talih! Hangi şeytanın mahareti bana reva görülen bu acı? Böylesi
Ancak cehenneme yaraşır. Romeo kendine mi kıymış?
D-DADI: Ben yaralandığını gördüm, kendi gözlerimle gördüm – Şurasında işte,
O erkek göğsünün (36)orta yerindeki izden(35) Tanrı şahidimdir ki belleyebilirsiniz onu öyle. (burada ima edilen, dipnotta-eşcinsel olduğu-god save the mark…daha sonra god save the queen’e dönüşmüş. Queen=ibne)
Erkekler müraidir, bayılırlar gizli kapaklı işlere, her şeyi dağıtırlar, sonra da toparlarlar
–Ben mürai kimdir bilmem.
A-JULIET (izleyicilerden birine yaklaşıp ona hitap ederek):Yoo, hayır! Ölmüş olamaz!Gitti,
Öldürüldü, öldü o. Bu gece n’apıyorsun?
“Parçalan yüreğim! Zavallı müflis parçalan bir an önce.
Gözleri mapus al, asla görmesin özgürlüğü.
Bu adi toprak toprağa dönsün. Bu hayat burda bitsin,
Ve sen ve Romeo…gidin bira için.
D-DADI: Ah ben Tybalt gibi bir dostu bir daha nerden bulayım.
Ben senin öldürüldüğünü de mi görecektim!
A-JULIET: Romeo öldürüldü de, Tybalt da mı öldü?
Canım ciğerim kuzenim ve biricik aşkım, ikisi de mi?
Çalsın zalim davullar o zaman, kıyamet günü (37) bu çünkü!
D-DADI: Yooo Juliet, yoo! Yooo!
Tybalt gitti, Romeo ise sürüldü.
Tybalt’imi öldüren Romeo sürüldü!
A-JULIET: Aman Tanrım! Romeo’nun elleri mi döktü Tybalt’in kanını?
D-DADI: Evet ya, döktü ya, döktü, döktü.”
(Hıçkırırlar ve histerik histerik çığlık atarlar, sonunda kupalarını kaptıkları gibi birbirlerinin yüzlerine su atmaya başlarlar.)
A-JULIET VE D-DADI (selam vererek): Sağolun, sağolun.
(DANIEL çıkar, geride durumu değerlendirsin diye JULIET’i bırakmıştır.)
A-JULIET: Yani Romeo yaşıyor, Tybalt onu öldürmediğine göre.
Bu güzel değil mi?
Kocamı öldürmek isteyen Tybalt de ölmüş, öyle mi?
Bu da güzel, değil mi?
Kendimi neden böyle terkedilmiş hissediyorum öyleyse?
(DANIEL, Rahip LAURENCE rolünde girer.)
Ah Rahip Laurence! Romeo’yu sürmüşler, Tybalt’i de hançerlemişler.
D-RAHİP: “Juliet, çoktan haberdarım kederinden, al bu
İmbikten geçmiş maii, içersen onu için ürperecek
Mayışacaksın, iç bunu, iç de göç.” (38)
A-JULIET (Şişeyi alır, iksiri içer): Oh, içim ürperiyor, mayışıyorum.
D-RAHİP: Demiştim ya.
(RAHİP çıkar. JULIET şiddetle sarsılır-katılır, ön sıradaki birkaç kişinin üstüne kusar, ve
ters takla atıyormuş gibi baygın düşer. ROMEO girer. JULIET’i görür ve onun
mütemayil bedenine doğru koşturur, bu telaş içinde kazara Juliet’in kasığına basar.)
D-ROMEO: “Yoo, olamaz! Aşkım, zevcem!
Nefesindeki balı emmiş ne ki ölümün
Güzelliğin üstünde olmamış bir hükmü.
Ah Juliet, neden böyle güzelsin hala?
Yoksa, o mücerret ölüm de aşık oldu sana
Da saklar seni karanlığında, buna mı inanayım?
Şerefine aşkım.
(Kendi zehir şişesinden içer.)
Ah ne dürüstmüş eczacı, aceleciymiş ilacı. (39)
İşte busesiyle ölüyorum usul usul.
(Bu kez ADAM’ı öpmek istemeyen DANIEL’dir. Bu sorunla bir süre cebelleştikten sonra bir yudum zehir daha içer ve nihayet onu öper.)
İşte busesiyle ölüyorum usul usul. (40)
(ROMEO ölür. JULIET uyanır, gerinir, kıçını kaşır ve etrafına bakınır.)
A-JULIET: Gün aydın olsun. Hani nerde, nerede benim aşkım?
(ROMEO’yu kendi ayakucunda uzanmış görür ve çığlığı basar.)
“Bu da ne? Sadık aşkımın elindeki bu şişe de ne?
Görüyorum ki zamansız ölümüne zehir sebep olmuş. Ah tamahkar.
Hepsini içmiş de bana da yar olacak tek bir damla bırakmamış.
Öyleyse çabuk tutayım elimi. Ey dimdik mutlu hançer! Gir kınına.” (41)
(ROMEO’nun hançerini kınından çıkarır ve şaşkınlıktan nutku tutulmuş gibidir. Romeo’nun bıçağı ufaktır.)
Bu da sana Romeo. (42)
(JULIET kendini bıçaklar. Çığlık atar, ama ölmeyince buna çok şaşırır. Bir yara var mı diye bakınır ama bulamaz. Sonunda, bıçağın saplayınca kınına kendiliğinden giren cinsten olduğunu anlar. Buna çok sevinir. Neşe ile kıçına, kafasına, orasına burasına saplamaya; her seferinde de değişik bir ölüm çığlığı atar. Nihayet, mutlu hançerini yere atar.)
“Paslan orda ve bırak öleyim!” Bittiiii! (Ölür.)
(DANIEL ve ADAM kalkarlar ve selam verirler. JESS sahne arkasından getirdiği gitarı ADAM’a doğru fırlatır.)
JESS: Kapanış bölümü.
(ADAM gitarda bir parça çalar, o sırada JESS kapanışa jestleriyle açıklık getirir.)
DANIEL: “Bu sabah bize ne kasvetli bir huzur getiriyor;
Güneş kederinden başını göstermiyor;
Gidin, bu hüzünlü olaylardan daha çok bahsedin;
Kimi bağışlanacak, kimi ceza görecek;
Çünkü daha acıklı bir öykü duyulmamıştır, bilin
Bu öyküsünden Romeo ile Juliet’in.”
HEPSİ (şarkı halinde): Ve Romeo ve Juliet ölür böyleceeee.
(ADAM gitarında bir rock’n roll kodası çalar, bu parçanın son akorunda üçü birden senkronize bir şekilde The Who topluluğunun baş gitarcısı Pete Townshend-vari zıplarlar.)
JESS: Teşekkürler Wembley(Ali Sami Yen) ve iyi geceler!
(Işıklar kararır. Işıklar geri geldiğinde sahnede tek başına duran DANIEL’i ışıtmaktadır.
Anlatıcının koltuğu devrilmiştir.)
DANIEL: Bayanlar baylar (ve diğerleri?ç.n.), daha önce emsalini görmediğiniz bu Bütün Yapıtları yapıtını sizler için hazırlarken çok büyük bir sorunla karşılaştık; dört yüz yıllık bu oyunları günümüz izleyicisinin karşısına nasıl çıkarsak diye düşündük durduk. Bu konuda revaç gören bir eğilim Şekspir’in oyunlarını günümüz mekanlarına taşımak. (45) Bu konuda Şekspir oyunları öyle tuhaf örneklerle dolu ki, örneğin ayda geçiyormuş gibi oynandı, Nazi kamplarında, ya da Ohio’da, Las Vegas’ta ya da Osmanlı saraylarında vb. Bu cihetle JESS,
bu topyekun yavan mı yavan döngüsel ilişkiler biçimi aracılığıyla bize ulaşan Şekspir sembollerinin Nietzche-öncesi toplumlar bağlamında köklerinin izini sürdü ve bu sembollerin metafizik kozmolojilerin bütünsel ötekilikleriyle ve de çiftçi bir ırkın kolektif bilinçaltında siper almış etik değerlerle benzeşen, benzeşmeyen yanlarını çıkardı. (46) İşte biz de şimdi size Şekspir’in ilk trajedisi Titus Andronicus’u bir aşçılık gösterisi halinde sunuyoruz.
(JESS, TITUS ANDRONICUS rolünde girer. Üzerinde bir önlük vardır ve elinde de kocaman bir kasap bıçağı. Julia Child’ı (Yarmagül benzeri?) anımsatmaktadır.)
J-TITUS: Herkese iyi akşamlar! İyi akşamlar gormeler (gur-gurmeler), Roma Yemekleri’ne hoş geldiniz. Ben bu programın sunucusu Titus Androjenus. Düşünün bir, çook uzun bir gün geçirmişsiniz, sol elinizi çot diye kesip atmışlar, oğullarınızı katletmişler, kızınıza tecavüz etmişler, üstelik dilini kesmişler, o da yetmemiş iki elini de kesip atmışlar—e, bu durumda yemek yapmak, yapmak istediğiniz en son şey olurdu heralde. Tabii, eğer annesine akşam yemeğinde sunmak üzere pişirdiğiniz tecavüzcünün ta kendisi değilse! Kızım Lavinia ve ben size bunun nasıl yapıldığını tarif edeceğiz.
(LAVINIA kılığında ve koltuk altında kocaman bir kase-tencere taşıyan ADAM, bir taraftan da tecavüzcü DANIEL’i ite kaka sahneye girer.)
İyi akşamlar Lavinia!
A-LAVINIA: Oood ebeie buoğbaa. (47) Bu dip not metne alınmalı.
J-TITUS: Bugün nasılız bakalım?
A-LAVINIA: Peağk iee deeeğiil baaağbaaa. Diiğiimieei heshtileaeğğ!
J-TITUS: Dilini kestiler ya. Bilirim ne kötü bi durumdur. Ama intikamımızı alcaz, di mi?
“Kulağını aç da dinle cani herif. Un ufak edeceğim kemiklerini,
Kanınla karıştırıp hamur yapacağım;
Bu hamurdan da bir tabut yapıp
Kahrolası kafandan da macun karacağım.
Gel Lavinia, al kanını.”
Önce, karotid anadamardan jugular damara geçelim (TECAVÜZCÜ’nün boğazını keserek), işte bööle.
TECAVÜZCÜ: Aaaaaaaargh!
A-LAVINIA: Oeeöögh. İeeggğraeeeç boabaaa.
J-TITUS: Bu iş için büyük bir çanak kullanmamız gerekiyor çünkü insan bedeninde dört litreye yakın kan vardır yaa! “Ve o öldüğü zaman,”
(LAVINIA, TECAVÜZCÜ’nün vücudunu kapıya doğru sürüklemiştir, orada kasabın bıçağının kalktığını ve indiğini görürüz. TECAVÜZCÜ’nün bedeni önce kapaklanır, sonra sürüklenerek dışarı çıkarılır.)
…ki şimdi işte, “kemiklerini öyle un ufak edeyim
Ve bu kahrolası sıvıyla onu öyle bir getireyim kıvama;
Ve o hamur içinde pişsin bu habis kafa …”(49)
100 derecede. Kırk dakika sonra daa, insan kafasından
yapılma en güzel ve…
(LAVINIA, daha önceden yapılmış gerçekten iğrenç görünüşlü bir turtayla tekrar yeniden girer)
…bir kralın ağzına layık turta servise hazırdır. (turtanın içinden kopmuş bir kol çeker)
Üstüne de vezirparmağı tatlı niyetine! Evveet, bu nefis ziyafetin tadına önce kim
bakacak?
(TITUS ve LAVINIA turtayı izleyiciler arasında bir çifte sunarlar.)
“Hoş geldiniz yüce kralımız, hoş geldiniz haşmetli kraliçemiz.
Bakalım tadını sevecek misiniz? Yarasın bu tarifimiz.”
Öyle lezzetli ki parmaklarınızı yiyeceksiniz!
(JESS ve ADAM zekice ekledikleri bu dizeden heyecanlanırlar. Birbirlerinin avuçlarını şaplatmaya çalışırlar, ama ikisinin de eli olmadığından başarısız olurlar.)
Evet millet, zamanımız bitmek üzere. Zaplamadan bizi izlediğiniz için teşekkür ederiz, gelecek hafta da mutlaka izleyin bizi. Haftaya konuk aşçımız Atinalı Timon, özel konuklarımız Windsor’un Şen Kadınları’ndan ratatuviy nasıl yapılır onu gösterecek! O zamana kadaaar…
J-TITUS VE A-LAVINIA: Bon appetit! (50)
(Çıkarlar. Bir saniye sonra DANIEL girer.)
DANIEL: Umarım Titus Andronicus’tan kimse rencide olmamıştır. Öyle görünüyor ki Şekspir, genç bir yazarken böyle kanlı canlı bir dönemden geçmiş. Kuşkusuz bugün yaşasaydı, Hollywood’da Titus Andronicus IX-Sadece Tatlılar adlı yapıtı üzerine çalışıyor olurdu. Ama biz şimdi Şekspir’in dehasını keşfetmeye daha olgun olduğu dönemden karamsar ve arpacı kumrusu trajedilerinden Venedikli Bir Mağripli, Otello’yu takdim ederek devam edeceğiz.
(DANIEL çıkar. ADAM, OTHELLO rolünde girer; iple boğazına bağlı lastik kayıklar vardır.)
A-OTHELLO: “Nasılsam öyle bahsedin benden; hiçbir şey mazur
Göstermesin o akıllı uslu değil de fazlasıyla seveni:”
Çünkü daha acıklı bir öykü duyulmamıştır, bilin,
Bu öyküsünden Othello ve onun Desdomonisinin.
(Kendine bir römorkör saplar.)
Ah, Desi! (Dezdoş’um/Dezdom benim!)
(Lastik kayık ve gemilerin çıkardığı takırtı tukurtu arasında ölür.)
(DANIEL ve JESS kapı ağzında kederli kederli izlemektedirler. Kısa bir süre bekler, sonra girerler.)
DANIEL (Işık odasına): Bob, ışıkları biraz açabilir misin lütfen?(52) (Bob, en yaygın ışıkçı adıymış-%44. Bizdeki dengi ne ise yerine o kullanılabilir, yani Türkiye’de varsa en yaygın ışıkçı ismi?) Bu oyun hakkında bir araştırma yapsın diye ADAM’ı kendi başına bıraktık. Mağrip sözcüğü için sözlüğü açmış ve de onun kayık bağlanan bir şey olduğunu sanmış olmasın. (Bu espirinin de kalması için dengi bulunsun dersek, o zaman kayıklar yerine yılanbalığıgillerden bir çeşit balık olan magri’yi kullanabiliriz. İngilizcesinde “moor” mağripli anlamına geldiği gibi palamar ya da şamandıra anlamına da gelir. Hal böyle olursa; Othello içeri boynuna bağlı ipte sallanan MAGRİ’lerle girmeli. O uzun, yılanbalığına benzer balıklardan birini kendisine saplayıp ölmeli. Bunun üzerine de Daniel şöyle demeli.)
(Işık odasına): Hasan (Ali?)abi…bu ışıkçıların adı da neden hep Hasan olur bilmem ama…Hasan abi! Işıkları biraz açabilir misin lütfen? Bu oyun hakkında biraz araştırma yapsın diye ADAM’ı kendi başına bıraktıydık. Mısır dışındaki Kuzey Afrika ülkelerinin Arap halkı için kullanılan Mağrip’i Yunancadaki Magri ile karıştırmış olmasın. Latincede conger conger de denen magri yılanbalığına benzer lezzetli bir balıktır yahu.
JESS: E, bu durumda hepten kuşbeyinlilik etmiş oluyor. On altıncı yüzyılda Mağripli, yani moor (53) siyahi herhangi birine denirdi.
ADAM: Amanın, ben ne sazanmışım yav. (54) (Çıkar.)
JESS: Bayanlar baylar, bu durumda, Othello’yu sahnelemekte küçük bir sorunumuz olduğu aşikar, çünkü bu rol siyahi bir adam için yazılmış ve görüldüğü üzere hiçbirimiz öyle değiliz, yani …
JESS VE DANIEL (ad lib/irticalen): … biz bu role fiziki açılardan gerçekten de uygun değiliz yani…ııı…biz Anadolu’nun güney sahillerinde avare gezip tozan beyaz herifleriz, beyaz sayılırız…yani biz…şey…
JESS VE DANIEL (aynı anda): Türküz biz…
JESS: …evet yaa, aslında öyleyiz. Bu durumda da, fazla lafa hacet yok, bizler fiziki sınırlamalarımız yüzünden Venedikli Mağripli Othello’yu sahneleyemiyoruz. O zaman, sıradaki oyuna geçelim…
(ADAM girer, balıklar yoktur bu kez.)
ADAM: Hadi beyler yapmayın yahu, bal gibi de oynayabiliriz. Sırf beyazız diye Othello’yu oynamaktan vazgeçecek değiliz ya. Benim bir fikrim var, gelin hele, toplaşın etrafıma bi…
(Parmaklarını rap müziği ritminde şıklatmaya başlar. Oynandığı sırada en çok tutan kalitesiz müzik türü neyse o seçilsin, rap Türkiye’de tutmadı pek. Arabesk olabilir, “Batsın bu dünya” ritmi tutulabilir. Daha komik olacağını sanıyorum.)
Bu hikayenin kahramanı arkadaşımız, Othello’dur onun ismii
Yeşil jöle ve beyaz kadın yemeye bayılır olur delii.
JESS (durumu hemen kavrar ve katılır): Yah, yah…Aha, ha…
Ona diş bilermiş Iago adında itin biri
Çünkü Othello Venedikli Mağripli, onun sevmediği.
ADAM: Othello bir gün evlenmiş, karısı Dez-demoğnaa
JESS: Ama savaşmaya gitmiş bir gün, bırakıp kadını tek başığnaa (prosodi hataları olsun!)
ADAM: Hasret canağnaa
JESS: Ne maağnaa
ADAM VE JESS: Bırakılır mı cağnan tek başığnaa.
DANIEL (nihayet o da yakalar ritmi ve katılır):
Ne bir mektup yazmış, ne de etmiş bir telefoğna!
(Hepsi birden kaptırır, ritme uygun olarak ayaklarını yere vurup el çırparlar.) 56
Sadakat timsali Desdemona, iffet abidesi
Bir dükün kızıydı.
ADAM: Evet ya, bembeyazdı bembeyaz.
Ama Iago’nun bir planı vardı, zeki ve kurnaz
Ah o ne düzenbazdı düzenbaz
DANIEL: Sinsi mi sinsi, hem de madrabaz
JESS: Bok herifin tekiymiş anlayacaanız.
ADAM: Dedi “Mağripliyi kandıracağım.”
DANIEL: Nasıl yapacaksın bunu?
DANIEL VE JESS:Anlat, anlat bize!
ADAM: Ben onun trajik hatasını biliyorum, Othello
HEPSİ: “Kahretsiiiin” çok çok kıskaaanç! (İbrahim Erkal’ın şarkısı gibi yani, ç.n.)
ADAM: Bana bir aptii medet
Bir budala medet
Salak olsun medet…
JESS: Böylelikle bulmuş kendine kendi gibi kan emici birini, Cassio’ymuş herifin ismi.
DANIEL: Iago ona vermiş Desdemona’nin mendilini
ADAM: Ki Othello düşüne düşüne kafayı yesin
O can pazarda dövüşürken
DANIEL VE ADAM: Ordulara kumanda ederken
acaba mı ki…
JESS: Dezdoşuylan Casso olmasın aganigi naganigi?
Vermiş olmasınlar fırına mercimek ilan salami!
Sa-sa-sa-salam
Salaaaaamiii! (57)
DANIEL: İşte bu yüzden eve dönüp bastırmış karının yüzüne yastiği
JESS: Öldürmüş kadincağizi, sonram da bok varmış gibi “rezilliği” üstüne
Bir de nutuk çekmiş tek başına.
ADAM: Ama kapıda Emilia varmış
JESS: Hani 4.Perde’de tanışmıştık
DANIEL: Emilia demiş ki, “Ne salak herifsin sen yahu, o değildi orospuu
HEPSİ: O bir suu
DANIEL: Kadar duru
HEPSİ: Temiz
DANIEL:Ve deee
HEPSİ: Bakireydi
HEPSİ: Niye o zaman, niye gittin de yüzünü mosmor ettin ha?
ADAM: Doğru yaa.
DANIEL: Rezilsin kumandanım.
ADAM VE DANIEL: Şimdi n’apcan bakalım?
ADAM: Otello da demiş ki:
JESS: “Yapman yav, amma da ödüm kopayi”
DANIEL: Sonra çekmiş piçağuni etmiş hari-kari.
ADAM: Iago yakayı ele vermiş ama muttemelen bulmuş bahanesini
JESS:Topladiğiğnan pılısını pırtısıni
DANIEL: Kesin Etiler’e yerleştirmiştir kıçıni…
HEPSİ: Etiler’e tabii.
(Selam verirler her yana ve herkesle şaşalı bir el sıkışmadır gider bir süre.)
JESS VE ADAM (kara güç selamı verir gibi yumruklarını havaya kaldırarak): Afrika! (58)(Burada da, güncel olarak hangi ülke halkının ezilmişliği söz konusuysa o ülke adına kalkabilir yumruklar. Ama Othello’nun anavatanı Afrika olduğu için hep o kıtaya saygı için yumruk kalkıyor diye de düşünülebilir. Ç.N)
DANIEL:Bu kesif trajedi havasından neden bir süre uzaklaşıp biraz da komedilere baksak ya.
ADAM VE JESS: Komediler ya! Tabii yaa. Komediler ya! (Çıkarlar.)
DANIEL: Komedilere gelincee, başka tiyatro geleneklerinden olay örgüsü ayrıntıları tırtıklayıp adapte etmekte de Şekspir’in üstüne yoktu.
(JESS yeniden girer, kuyruklu uzun bir ceket giymiştir, aynısından elinde bir tane daha vardır, onu da DANIEL’e verir.)
JESS: Doğru. Bu etkilenmeler arasında Roma oyun yazarlarından Plautus, Terence var. Ovid’in Metamorfoz’u (59)hele- hepsi de acayip komiktir— ama İtalyan tiyatrosunun o zengin Commedia dell’Arte zengin geleneği kadar değil tabii ki.
(ADAM yeniden girer, kuyruklu uzun bir ceket giymiştir ve beraberinde getirdiği oyun metinlerini DANIEL ve JESS’e dağıtır.)
ADAM: Evet, aslında Şekspir yazdığı her şeyi ondan bundan çalmış.
JESS: “Çalmış” biraz ağır olmadı mı lan. “İmbikten geçirmiş” desek?
ADAM: Yok ya, öyleyse, zamanının en komik üç dört oyununu “imbikten geçirmiş” , ondan sonra da bu oyunları on altı oyuna sağa sağa bi hal olmuş.
DANIEL: Bakın aslında Şekspir bir formül yazarıydı. İzleyicinin tuttuğu bir oyun aracı, bir türük yakaladı mı onu kullanırdı…
HEPSİ: Kullana kullana bokunu çıkarırdı.
DANIEL: İşte bu yüzden Şekspir efendi, mesele şu:
HEPSİ: Tek bir komedi yazabilecekken neden tam tamına on altı tane yazdın ha?
JESS: Bu sorunun yanıtı olsun diye biz de sizlere bu 16 oyunu sıkıştırılıp tek bir oyun haline getirilmiş halde sunacağız. Oyunumuzun adı da: Kışın Bir Yaz On İkinci Gecesi Dönümünde Venedikli Şen Kadınlar Arasında Kaybolan İyi Kısaslanmış İki Beyefendinin Komedisi”.
ADAM: Ya daa…
DANIEL: “Aşk Fırtınasındaki Hırçın Tüccar Perikles’i Yola Getiren Cymbeline’in Size Nasıl Geliyorsa Öyle Kuru Gürültüsü.”
ADAM: Ya daa…
HEPSİ: “Aşk Gemisi Verona Yolunda.”
(Hepsi aynı anda sahnenin gerisine doğru rap rap yürürler. Işıklar söner. Karanlıkta şunları duyarız:)
ADAM: Komedi mi?
JESS: Komedi.
DANIEL: Komedi.
(Işıklar geri geldiğinde üç oyuncunun her biri ışık huzmeleri içindedir ve kafalarına komik şeyler geçirmişlerdir. DANIEL, dalgıç gözlükleri; ADAM, dingildeyen bir böcek anteni, burnuna da palyaço burnu; JESS ise, Groucho Marx’ın komik burun ve gözlüklerini takmışlardır başlarına.)
DANIEL: Birinci Perde. Bir İspanyol dük hiç evlenmeme yemini etmiş ve topraklarının yönetimini sadist mi sadist, zorba mı zorba ikiz kardeşine bırakmış. Birkaç fantastik büyü numarası öğrenmiş ve Antik Yunan Altın Çağı’na yelken açmış, aynı yumurta ikizi güzel mi güzel bakire üç çift kızını da yanına almış. İtalya’nın topuk kısmını dönerken, Dük’ün gemisi acayip bir fırtınaya yakalanmış, fırtına Dük’ü ve kızlarının en güzeli ve en bakiresini ıssız bir adaya atar. Kızcaaz, sersem sepelek bir mağaraya girer ama orada bir adam ya da bir balık ya da ikisi bir yaratık (61) onu iğfal eder.
ADAM: İkinci Perde. Dük’ün erkek kardeşinin uzun zamandır kayıp çocukları-ki onlar da ne tesadüf, üç çift aynı yumurta ikizidir- İtalya’ya yeni gelmişlerdir. İçlerinde bir soyluluk vardır olmasına da, beş parasızdırlar, perişandırlar, üstleri başları dökülmektedir, bir zamanlar ne idilerse o hallerinin bit basmış gölgeleridirler artık ve bütün bunlar yetmediği gibi yaşlı bir Yahudi’den borç para almak zorunda kalırlar ama alacaklı Yahudi borca karşılık onların beynini teminat olarak almaya onları ikna etmiştir. O sırada bu altı kardeş altı İtalyan kızkardeşe aşık olur. Bu kızlardan üçü birbiriyle durmadan didişip duran sivri dilli hırçın kızlardır, öteki üçü ise tepesine vur ağzından lokmasını al türünden kafasında beyin yerine hava taşıyan şavalaklardır.
JESS: Üçüncü Perde. Dükün batık gemiden çıkan tıpatıp aynı ikiz kızları kendilerini İtalya sahillerinde bulurlar, hemen erkek kılığına girerler ve hırçın kızların iç oğlanları yani uşakları ve Dük’ün abisinin oğullarına da çöpçatan olurlar, sonra da bütün aşıkların en yakın ormana gitmesini sağlarlar. Ormanda, bir yazortası gecesidir, bir grup hınzır mı hınzır peri çılgın kızların gözlerine hermafrodit çiçeğinin afrodit suyundan sıkarlar. Bunun üzerine kızlar kendi uşaklarına aşık olurlar, uşaklar ise Dük’ün abisinin oğullarına aşık olurlar. Bu arada, periler Kraliçesi bir katırı ya da katır gibi inatçı birini belki de baştan çıkarır, sonracıma hepsi ormanda bi güzelce katır kutur, biseksüel orci takılırlar.
HEPSİ: Dördüncü Perde!
DANIEL: İtalyan kızkardeşlerin yaşlı babaları kızlarının kaybolduğunu anlayınca, uşaklara haber salarlar ki öldürsünler etraftaki bütün erkekleri.
ADAM: Fakat, ormanda erkek namına kimse bulamayan sadık ulaklar, yolunu şaşırmış son bir sadakat gayreti içinde haberi birbirlerine verirler ve bu yüzden birbirlerini öldürürler.
JESS: O sırada, balık-yaratık ve Dük, ikisi birden Rus kılığına girip ormana gelirler ve fol yok yumurta yokken Vanya Dayı’nın iki erkek oyuncu için yazılmış sualtı versiyonunu sahnelerler.
HEPSİ: Beşinci Perde!
DANIEL: Dük perilere hatalarını düzeltmelerini buyurur.
ADAM: Uşak kılığındaki kızlar ve şavalak kızlar çamur içinde birbirlerine girişirler.
JESS: Bu kavga sırasında uşakların elbiseleri yırtılır ve mahrem yerleri, kukuları ortaya çıkar!
DANIEL: Dük kukulardan kızlarını hemen tanır!
ADAM: Dük’ün abisinin oğulları da amcalarını böylelikle tanırlar…
JESS: Şavalak kızlardan biri büyür ve Yamuk Prenses olur…
DANIEL: Sonra da hepsi evlenir, birlikte yemeğe giderler.
ADAM: İkinci perdede bir ayının yediği önemsiz bir karakter ve de yaşlı yahudiye borcunu ödeyemediğinden beyinlerinin bir kısmını birbirlerine veren Dük’ün yeğenleri dışında tabii.
HEPSİ: Onlar ermiş muradınaaaa…(62)
(Hep birlikte selam verirler. DANIEL ve JESS çıkarlar.)
ADAM: Şimdi Şekspir’in geri kalan trajedilerine dönelim çünkü gördüğünüz gibi komediler trajedilerin yarısı kadar bile komik değil. Şekspir’in İskoç oyunu örneğin, “Mac..
(JESS ve DANIEL telaşla yeniden içeri girerler.)
JESS AND DANIEL (gayri ihtiyari-irticalen/ad lib) Şişşşş! Bunun yeri mi şimdi!
ADAM: Amanın, pardon, unutmuşum.
HEPSİ (izleyicilere fısıldayarak): Tiyatroda eğer onu sahnelemiyorsanız asla ağzınıza almamanız gerekir çünkü lanetlidir (ön sıraya zıplar ve yüksek sesle) Pırt da pırt da pırttaradatta (64)(yanak şişirip vurup yanak patlatma hareketi İngilizce dipnottaki açıklamaların Türkçe davranış dengini verebilir sanıyorum)
(JESS ve ADAM çıkarlar.)
DANIEL: Fakat, çok şükür ki biz Kırpılmış Şekspir Kumpanyası üyeleri Macbeth’in kısaltılmış bir versiyonunu sahnelemekle kalmıyoruz…
(ADAM, DANIEL’in cadı kostümüyle yeniden girer, kendi ayaklarına takılıp yüzükoyun şaap diye dümdüz yere serilir.)
Aynı zamanda uzun araştırmalar sonucunda Laurel Hardy gibi konuştuklarını ortaya çıkardığımız
DANIEL VE ADAM: …kusursuz İskoç aksanıyla sunuyoruz sizlere!
(ADAM çıkarken, DANIEL gelen kostümü üstüne geçirir ve CADI olur.)
D-CADI: “Hokus pokus, iki tavuk bir horus. (65)
(JESS, elinde bir kılıçla MACBETH rolünde içeri girer. Anlaması neredeyse olanaksız İskoç aksanıyla-dengi Laurel-Hardy’den Laurel’in konuşma tonötümü, tonlaması değilse, bizde dengi düz /olumlu tümceleri de soru entonasyonuyla okuyan Ermeni şivesi kullanılabilir.)
J-MACBETH: Dur yaa eciş bücüş mak-lafebesi (kahin). Mak-diyesin biraz mak-daha (bre!)
D-CADI: Macbeth, Macbeth, Macduff’a dikkat edesin.
Birnam Wood Dunsinane’e inene kadar, bir kadından doğma
Hiç kimse Macbeth’e zarar veremez, bilmez misin.
(CADI çıkar. ADAM, MACDUFF rolünde, ince bir dal arkasında saklana saklana içeri girer.)
J-MACBETH: Ah, harika bu. Mak-neden mak-korkacakmışım ki mak-ben Macduff’tan?
(MACDUFF, dalı bir kenara atıp kendini açığa çıkarır, kılıcını çeker ve MACBETH’e
malum bir el hareketi yapar.)
A-MACDUFF: Gördün mü Jimmy, biliyor muydun
Benim anamın karnından zamanından önce koparıldığımı!”
Buna ne diyosun ha?
J-MACBETH: Ne boktan, ne mide bulandırıcı, davran ey kokoreç suratlı.
(Kılıçlarını çeker, eskrim hareketlerine başlarlar.)
A-MACDUFF: Ah Macbeth! Karımı öldürdün, bebelerimi katlettin, çorbamın içine sıŞtın.
J-MACBETH: Böögh! Yapmadım bre!
A-MACDUFF: Bre, yaptın ayy! Yarısın dökmek zorunda kaldım beah.
(MACDUFF, MACBETH’i sahne dışına kadar kovalar. Sahne arkasında MACBETH’in çığlığı ansızın kesilir. MACDUFF, elinde kesik bir başla içeri yeniden girer.)
A-MACDUFF: Bakın, bakın gaspçının lanetli başı nerden bakıyor.
Macbeth dışarda götün rüzgara açık yatıyor.
(Başa bir tekme ile izleyicilerin üstüne atar.)
Daha kanlı canlı bir öykü duyulmamıştır bilin,
Bu öyküsünden, Bay ve Bayan Macbeth’in. (66) Meeersi. (Çıkar.)
(JESS girer.)
JESS: O sırada, Jül Sezar (67) çok sevilen bir zorbaymış.
(ADAM girer.)
ADAM VE JESS: Herkes selam dursun, Jül Sezaaar!
(Başında defneli tacıyla DANIEL, JÜL SEZAR rolünde içeri girer.)
D-SEZAR: Selam yurttaşlar!
JESS: Bir kahin onu uyarmıştır…
(ADAM, gömleğini başından aşağı geçirir ve KAHİN olur.)
A-KAHİN: “Mart’ın kötülüklerinden sakın.”
JESS: Fakat Yüce Sezar kulak asmadı bu uyarıya.
D-SEZAR: Mart’ın kötülükleri de neymiş ki?
A-KAHİN: Mart’ın 15’i.
D-SEZAR: İyi de bugün o gün.
(JESS ve ADAM hançerlerini defalarca ona saplarlar. DANIEL yere yuvarlanır. ADAM çıkar.)
D-SEZAR: “Et tu, Brute?” (68) (Türkçesi “Sen de mi Brütüs” mü söylense ki?)
(SEZAR ölür. JESS, MARK ANTHONY olur ve cesedin başucunda kalabalığa hitap eder.)
J-ANTHONY: Yoldaşlar, Romalılar, vatandaşlar, beni dinleyin. Sezar’ı gömmeye geldim,” gömün de benim oyuna geçelim yahu, Anthony ile…
(ADAM, KLEOPATRA kılığında içeri girer, başında bir peruk, elinde de lastik bir yılan tutmaktadır.)
A-KLEO:…ve Kleopatra!” Bu gördüğüm engerek mi yoksa?
(KLEOPATRA yılanı göğsüne bastırır ve ön sırada oturan birkaç kişinin üstüne anında kusar.) 69
JESS VE DANIEL: Hoop hop, Adam, yapma! Dur!
ADAM: Ne?
DANIEL: Yahu bu tuhaf fikri de nerden edindin, sanki Şekspir’in kadın kahramanları hep çirkin mi çirkin peruka takıp ölmeden önce insanların üstüne mi kusar?
ADAM: Kusmazlar mı?
JESS: Hayır, hayır. Anlasana be adam, Anthony ile Kleopatra mide bulantısı ilacı reklamı değil. Mısır ile Roma arasında jeopolitik iktidar savaşımını anlatan romantik bir macera oyunu bu.
ADAM: Amaan, Şekspir’in jeopolitik oyunlarından biri mi bu? Vay be, bileydim hiç dalga geçer miydim, çünkü Şekspir’in jeopolitik yapıtları benim en sevdiğim yapıtlardır. Sanki 400 yıl önce yazdığı temalar bugün için de hala geçerli. Hangi oyunuydu o, hani nükleer enerji Sovyetler Birliği’ni nasıl etkiledi, onu anlatıyodu.
JESS: Adam, Şekspir Sovyetler Birliği hakkında tek sözcük bile yazmadı.
ADAM: Elbette yazdı. Oyunun adı da “Çernobilli Hısımlar” mıydı (70), yoksa “Bir Nükleer Kış Masalı” mıydı? Çok yoğun bir oyundu…(71)
DANIEL: Adam, sen neden bahsediyorsun allahaşkına?
ADAM: “Çernobilli Hısımlar”. Oyunun adını geçenlerde şey diye değiştirdilerdi de…
DANIEL: Hayır Adam. Şekspir “İki Soylu Hısım” adlı bir oyun yazmış.
JESS: Hayır, “Çernobilli Hısımlar!”
DANIEL: “İki Soylu Hısım.”
ADAM: Ya, peki ne hakkında bu “İki Soylu Hısım”?
JESS: Bir kız hakkında, babası asılacak diye, sevgilisini de kurtlar yiyecek diye korkusundan aklını oynatıyor.
ADAM: Peki bu oyunda Boris Yeltsin ile ilgili bir şey yok mu?
JESS VE DANIEL: Yok.
ADAM: Ben o oyunu hiç duymadım bile.
JESS: Şaşırdım desem yalan olur. Aslında böyle bir oyun…aaa nasıl desem. Belki de anlatsam iyi olur. (izleyicilere döner.) Bayanlar baylar, “İki Soylu Hısım” aslında Şekspir’in bazı akademik çevrelerce Apokrifa adı altında-yani Belirsiz Oyunlar, ya da Önemsiz oyunlar, ya da kısacası Kötü Oyunlar- (72) da sınıflandırılan oyunlarından biridir. Yine de, Apokrifa oyunlarına hepten beş para etmez denemez. Aslında, bir tanesi, Troilus ile Cressida hiç de uyduruk değil. (Gerçek bir bilim adamı gibi engin bilgi ve başarısından heyecan duymaya başlar.) Aslına bakacak olursanız, pek yakında yayımlanacak olan Şekspir hakkındaki kitabım Ben Willy’yi Büllüğümden Çok Seviyorsam Namerdim’de biraz tartışıyorum bu konuyu. Sırası gelmişken size bi tane çıkarıvereyim. (elini pantolonuna soktuğuyla kitabının el yazmasını çıkarır). Ne dersiniz, hazır bu akşam buraya toplanmışken, kitabımın şu bölümüne dayanarak Troilos ile Kressida’dan (73) kısa bir bölüm emprovize edebiliriz diyordum.
DANIEL: Evet ya! Yorum dans ya da gösteri sanatı versiyonunu sunabiliriz!
ADAM: Gösteri sanatlarına bayılırım. Öyle…öyle (sözcüğü arar) yapmacıktır ki! Troilus ile Cressida’yı daha derin konulara geçmek için bir sıçrama tahtası olarak kullanabiliriz. Örneğin, hayatın faniliği, biçimlerin ortaya çıkışı ve israfında mitolojinin katkısı.
DANIEL: Evet ya, gidip bir iki pılı pırtı getirelim!
JESS: Bir dakika bekleyin. Ben aslında şöyle bir bilim adamı, öğretim üyesi yaklaşımını kastediyordum.
ADAM: Ayyh, .iktir et. (Çıkar.)
DANIEL: Hadi, oku. (Durur.)
JESS: Şeyy, peki. Troilos ile Cressida 1603 yılında yazılmış, 1604 yılında da 4lük tabaka halinde yayımlanmış, Birinci Varak, bu birinci baskı 1645’de yayımlanan ikinci 4lük tabaka edisyonundan şöyle bi 166 sayfa daha uzundu ve ünlü “chihuahua” sahnesini de içeriyordu…
(DANIEL, ADAM yeniden girerken tuhaf bir dans-mim gösterisi sunar. İlkin şişirme bir dinozorla, sonra da pille çalışan ve yürüyüp kükreyen bir Godzilla (74) ile-dinozor evrensel, hep kalabilir… Godzilla yerine ise Amerikan sinemasının canavar geleneğinin son ürünü kullanılabilir. Ç.n—DANIEL ve JESS makineye dikerler gözlerini, sonra da ADAM’a…ADAM makineyi kapattıktan sonra, oyuncağını da yanına alıp yaralı bir enik gibi sahneden çıkar.)
JESS: Bayanlar baylar, kitabımın Godzilla ile bir ilgisi yok. (75) Kitabımda iddia edilen aslında Şekspir’in oyunlarının aslında Elvis Presley (76) tarafından yazıldığıdır. Bana kalırsa bu kitap ortalığı karıştıracak biraz çünkü Elvis uzaylılar tarafından kaçırılıyor bi gün ve bir zaman makinesine giriyor—
DANIEL: Bi dakka, bi dakka. Oyunda neler olup bittiği hakkında bi şeyler yazmadın mı?
(ADAM elinde bir tac ile yeniden girer.)
JESS: Olay örgüsü mü yani? Bittabi ki kitabım oyunun olay örgüsü de yer almakta. Siz beni fasulyeden akademisyen mi sandınız? Olay örgüsünü ayrıntılı bir şekilde 29uncu sayfadaki dipnotta ayrıntılı bir şekilde işliyorum. (Okuyarak) “Truva kralı Priam’ın oğlu Troilos bi gün…)
ADAM: Tamam, sen Troilos ol, sen deee (tacı JESS’e giydirir) Kral ol.
JESS: Peki, harika. “…Kressida’ya aşık olur…”
(JESS ve DANIEL, ADAM’a bakarlar)
ADAM: Ben perukayı aliim de geliim. (ADAM çıkar, perukayı alır ve yeniden girer.)
JESS: “…ve amcası Pandarus ile bir toplantısı vardır. Kressida ona aşık da olsa, kayıtsızmış gibi davranmaktadır.”
ADAM: Kayıtsız mı davrancam şimdi?!
JESS: Evet! “…o sırada, Yunan komutan Agamemnon (77) Truvalıları (78) kuşatmıştır—
ADAM VE DANIEL: Agamemnon?!? Jess, bana daral geldi, ruhuma gecenin matemi doldu…
Bu çok sıkıcı Jess…
DANIEL: Bu öğrencilerin okulda incelemekten nefret ettikleri türden bi şey, çünkü çok sıkıcı.
ADAM: Evet ya, örneğin ben, sen daha “Agamemnon” der demez uyumaya başladım. Yok, yok, özür dilerim (izleyicilere) ama oyunu …………(bu gösterinin yapıldığı kentin adını koyun buraya)’da sahneleyeceğimizi öğrendiğimde bu heriflere dedim ki: “Bu kentin insanlarına ben öyle kupkuru…kusmuksuz falan bi Şekspir oynamam, Bütün iştahım gidiyor yahu, Yani, bana öyle oldu. Ben çocukken örneğin, Şekspir incelerken sınıfta öööle oturur, pencereden dışarı bakar, bahçede top oynayan çocuklara bakardım (79)ve şöyle derdim kendi kendime ‘bu Şekspir zırvaları neden spor gibi olmuyor sanki?” dedim.
JESS: Spor mu?
DANIEL: Nasıl yani?
ADAM: Yani, spor insanın iç uzuvları gibidir, bakmaya doyamazsınız. Yani, tarihi oyunlar… örneğin. Onca kral, kraliçe, birbirini gebertip duruyo, sona tac bi kuşaktan ötekine geçiyo. Aynen futbol gibi yav, ama tacla oynanıyo.
JESS: Hakkaten, benziyorlar di mi?
DANIEL: Evet, bence de. Pekala dizilin bakalım. Biraz kazmalaşalım!
(Üç kişilik futbol takımı şeklinde dizilirler. Sonra, takım kaptanının işaret vermesi gibi:)
Yirmi beş!..Kırk iki…Üçüncü Richard…Beşinci Henry, Birinci Bölüm! Üç…
HEPSİ: Hop!
JESS (maç spikeri gibi):…ve tac şimdi de 14.yüzyılın o iyi yürekli kralı İkinci Richard’da sayın izleyenler. Pas verecek galiba, sahanın yan tarafında bir varis arıyor, ama Kral John buna engel oluyor. (JESS, yani Kral John DANIEL’i bıçaklar.)
D-II.RICHARD: “Benim naçiz vücudum toprak oluyor heyhaat!”
JESS: Tac havada sayın izleyenler, işte Altıncı Henry kaptı geliyor!
A-6.HENRY: Zafer benim!
DANIEL (anonscu): Ama o da on ikinci yüzyıldan gelen ve nadiren oynanan oyuncu Kral John tarafından devrilir.
(JESS, yere yıkılmış 6.HENRY’yi defalarca bıçaklar.)
Amanın, adamı öldürüyor yahu! Bu Güller Savaşı döneminin sonu olabilir.
J-KRAL JOHN: “Benim ruhumun yeri dar oynayamaz!”
ADAM: Kaleye yaklaşıyor, orta sahaya geldi, ceza sahasına yaklaştı…aaah, sayın izleyiciler… tam kaleye yaklaşmıştı, golü atacaktı ki zehirlediler garibi. (JESS çıkar.) Onun yerine şimdi yedek oyuncu Kral Lear alıyor, evvet…
D-LEAR: “Krallığımızı üçe bölelim.” Cordelia sen şöyle…
( JESS yeniden girer, penaltı işareti yapar ve maç bitti düdüğünü çalar.)
ADAM: Penaltı işareti verildi.
(JESS, LEAR’ı işaret eder.)
Kurmaca karakter sahada. Lear diskalifiye olur ve bundan hiç de hoşnut değildir.
D-LEAR: Göt! (80)
ADAM: Şimdi sırada baba-oğul takımı var, Dördüncü Henry ve Prens Hal. Tac takım kaptanında…takım kaptanı tacı kamburlar kaptanına veriyor. Bacağındaki adele yırtılması yüzünden 3.Richard biraz zorlanıyor gibi sayın izleyiciler. (eğer politik göndermelerde Türk politikacılarının ismi kullanılacaksa, Sülüman’ın yeri burası)
D-3.RİCHARD: “Bir at, bir at! Krallığıma karşı bir at!” (81)
(Koca bir çınar devriliyormuş sesi eşliğinde 3. Richard yıkılır, JESS ve Plastik MANKEN de üstüne yığılırlar.)
ADAM: Sahada bir yığılma oldu.
DANIEL (anonscu): BECERİKSİZLER. Evvet, Sekizinci Henry tacı kaptığıyla geliyor. Kaleye yaklaşıyor, yaklaşıyooor, kaleye on adım kala karımın kellesini uçurayım diye duruyor…TAÇ sayın izleyiciler, Kırmızı Gül’e (dengi:kırata taç verildi !) TAÇ. Aman tanrım yoksa bu Tudor Hanedanı’nın (dengi:Bahçeli hanedanı) başlangıcı mı?
J&A-AMİGO KIZLAR (bu bizde yok, saha kenarında oyuncu ve izleyicileri neşelendiren, dolduruşa getiren, kız ve oğlanlar): Beşinci Henry, Üçüncü Richard, Leydi Di bebektir, Charles düdüktür! (82) BASTIR FERGİE, FERGİE! (83) (Dengi: Bir futbol takımı taraftarlarının karşı takımı yıldırmak için kullandıkları karşı-tezahuratın ezgisi, temposu eşliğinde “Erkakan, Sülüman, Tansu bebektir, Ecevit düdüktür! MESUT! MEESUT! HAYDİ BASTIR MEEESUT!”-bu denklik meselesine bir öneri daha: Şekspir’den göndermelerin bütün izleyicilere ulaşmayacağı kesin. Bu durumda, adaptasyonun cuk oturduğu yerde Türkiye denklikleri kullanılır, cuk oturmadığı yerde ise Şekspir göndermelerinin hemen ardından da eko varmış gibi Türkiye denklikleri ses olarak gelir).
(DANIEL ve JESS birbirlerini tebrik ederler, ADAM izleyiciler arasına tırmanır.)
ADAM: Işıkları biraz açar mısınız lütfen? (izleyicilerden birine). Programınızı bi süre ödünç alabilir miyim?
DANIEL: N’apıyorsun?
ADAM: Sahnelediğimiz oyunların listesine bakıcam, sanırım hepsini yaptık.
JESS: Bu harika olurdu.
ADAM: Bak, bütün tarihsel oyunlarını yapmışız işte—
DANIEL: Komedilerini de tortop işledik.
JESS: Pekala, geriye trajediler kaldı. “Titus Andronicus”un bütün kanlı sahnelerini yaptık—
ADAM: “Romeo ve Juliet”…yaptıık—
DANIEL: “Jül Sezar, Troilos ve Kressida”…tamaam—
JESS: Otello’yu rapledik, Lear’ı futbolcu yaptııık, “Macbeth”i ise Ermeni aksanıyla oynadıık. Peki ya “Anthony ile Kleopatra”?
ADAM: Yaptık yaptık, şurdaki hanımın üstüne kustuydum ya—
JESS: Haa. “Atinalı Timon’dan söz ettim. “Peki ya Coriolanüs”?
ADAM: Ben onu yapmak istemiyorum.
DANIEL: Niye? Nesi varmış Coriolanüs’ün?
ADAM: Anüs kısmını sevmiyorum. Bence orası biraz ayıp.
JESS: Pekala, anüslü oyunu (84) geçiyoruz.
DANIEL: Hepsi bu, di mi? Hepsini yaptık.
JESS: Hey, beyler! … (Programda bir yeri işaret etmektedir.)
HEPSİ: Yoo, haayır! “Hamlet!”
JESS: Hamlet’i nasıl unuturuz?
DANIEL: Ne biliim. Burda işte.
ADAM: Hamlet’i Şekspir yazmamış di mi? (85)
JESS: Elbette o yazmış.
ADAM: Mel Gibson’un filmi değil miydi yav.
JESS: Bayanlar baylar, 36 oyun oynadık, bir tane kaldı. İngiliz dilinde şimdiye değin yazılmış en büyük oyun bu. Bu öyle şiirsel ve felsefi yoğunlukta bir…
ADAM (JESS’in kolundan çekiştirerek): Bi dakka, bi dakka. Hamlet gerçekten de çok ciddi bir oyun ve ben ciddi bir oyun oynama havamda hiç değilim.
JESS: Ne diyon sen yaa? Bak 36 oyun yapmışız bile . Bu sonuncusu.
ADAM: Biliyorum. Ya, şu futbol maçı beni pek yordu, duygusal açıdan, fizikmaan bittim yaa, Hamlet’i hakkıyla yapamam diye yani, yoksa…
JESS: Hakkıyla yapmak zorunda değiliz, sadece yapmak zorundayız.
ADAM (izleyiciler arasına sıvışır): Yapmak istemiyorum!
DANIEL: Bak Adam. Gösterimizin adı “Şekspirin Bütün Yapıtları.” (izleyicileri göstererek) Sanırım Hamlet’i izlemek isterler.
ADAM: O zaman biz de bu gösteriye “Şekspir’in Bütün Yapıtları, Hamlet Hariç” deriz, olur biter.
JESS (izleyicilerin arasında ADAM’ın peşinden giderek): Ben böyle saçmalık duymadım!
ADAM: Tamam ya, siz yapmak istiyorsanız yapın ya. İstemiyorsam yapmam ya. Şu bayanla/beyle oturcam (izleyicinin kucağına oturur). O benim arkadaşım. Burada oturup ikinizin Hamlet’i yapmasını izlicem.
DANIEL: Hadi Adam—
(JESS ve DANIEL onu yapıştığı izleyiciden koparmaya çalışır, ama ADAM histerikleşmeye başlar.)
ADAM: Zorla yaptıramazsınız ya. Yaptıramazsınız.
JESS (Adam’ın kucağında oturduğu izleyiciye): Hey, bıraksana oyuncumuzun bacaanı be!
ADAM: Hoop hoop, dokunma kardeşim.
DANIEL: İyi misin?
ADAM: İyiyim.
JESS: Şimdi Hamlet’i yapcaz, tamam mı?
ADAM: Peki.
JESS: Tamam. Tövbe tövbe. İneğe(öküze) buyrun (bakın yaa) ! (zavallı izleyiciye buruşturduğu programı atar) Buyrun programınız sizin olsun. Kusura bakmayın biraz kırışmış. (DANIEL’e) Pekala. Nöbetçi sahnesiyle başlayalım, bize Bernardo ve Horatio gerek.
DANIEL: Bize Rosencrantz ile Guildenstern gerek.
JESS: Hayır, onların kendi adlarına yazılmış oyunları var, onları geçelim. (Stoppard’in Rosencrantz ile Guildenstern Öldü başlıklı oyunundan söz ediyor, ç.n.)
(JESS’in dikkati dağılırken, ADAM tiyatronun arkasındaki çıkışa doğru fırlar)
Hey, nereye gittiğini sanıyorsun sen?!
(JESS de fırlar DANIEL’in arkasından. ADAM kovalandığını görür ve izleyicinin birini yakalar.)
ADAM: Öldüreceğim bu kadını/adamı!(86)
JESS: Kadını/adamı rahat bırak.
(ADAM kurbanını bırakır ve kapıya doğru koşmaya başlar.)
JESS(onu tiyatronun dışına doğru kovalarken) Geri gel Şekspir pezevengi seni!
(ADAM salonun arka kısmından dışarı kaçar. JESS de arkasından, kapıyı çarparak çıkar. Adam’ın labide bir kez çığlık attığını duyarız ve sonra sessizlik. Giderler. DANIEL, ADAM ile JESS’i koridorda biraz izler, sonra durur. Sahneye tek başına döner. )
DANIEL: Jess genellikle Adam’dan daha hızlıdır. Şimdi dönerler, eminim.
(DANIEL duraklar.) 87
Burada bir ara verelim bence. Lobiye çıkın, bacaklarınızı uzatın, bir şeyler atıştırın; isterseniz üzerinde Kırpılmış Şekspir Kumpanyası yazan t-şirtlerimizden satın alabilirsiniz. On beş dakika sonra döndüğünüzde ben gene burada olacağım. O zamana kadar Adam ve Jess dönmüş olurlar ve Danimarka Prensi Hamlet’e devam ederiz-umarım.
(DANIEL, paten üzerinde kayarak sahne prop’larını toplayan bir kız rolünde salonda, sahnede bulduğu kılıç, peruka ve kesik başları toplaya toplaya dışarı çıkar. Salonun ışıkları yanar.)
ARA (88)
Metin yazarları bu “ara”nın amacı ve neyi simgelediği konusunda pek anlaşamadıkları için her biri kendi değerlendirmesini yapmıştır. Editör hiçbir tercih beyan etmez, ama hem “her biri kendi içinde doğrudur muhtemelen demek olan Görecelik kuramının, hem de Kaos kuramının felsefi çağrışımlarının zorbalığına karşı duramaz, öyle ya da böyle, ne kadar aptalca olsa da pek de anlamsız değil.
ADAM’ın Notu:
Hamlet gerçekten de çok zor bir oyun.
En az beş perdeden oluşur, dört saatten fazla
Sürer ve “Fortinbras” ve “Beterböcek Betelgeuse” (89)gibi
telaffuzu zor isimlerle doludur. Bu yüzden, oyun arkadaşlarınız
oyunu sahnelemeye karar verirlerse, benim size önerim şu: mümkün
olduğu kadar çabuk terkedin burayı. Eğer rol arkadaşlarınızdan biri
ısrarla sizi takip ediyorsa üç seçeneğiniz var:
Çok hızlı koşun.
Ölmüş numarası yapın.
Gerçekten ölün.
Dördüncü bir seçenek daha var:Oyuncu arkadaşlarınızı
Öldürmek. Fakat bu genellikle yasadışıdır (…hariç.—burada hariç olan o sırada oynanan en kötü oyun ne ise, o oyunun adı. Yani o oyunun sahneleniyor olması oyuncu arkadaşlarınızı katli vacip kılar anlamına, örneğin Lüküs Hayat ya da başka bir oyun.)
JESS’in notu:
Ara gösterinin en sevdiğim bölümüdür. Adam paranoid bir katil çılgınlığıyla oradan oraya koştururken, ben bir seyirci kılığına girer ve nefis, ferahlatıcı bir alkollü içki içmek üzere usulca bara sıvışır, lobide bekleşen insanlarla çene çalarım. “Ne histerik bu herifler, di mi? Jess’in yatakta muhteşem olduğunu duydum,” gibi konuşmalar sohbet başlatmak için harikadır.
DANIEL’in notu:
Aslında Jess ve Adam on beş dakika izleyiciler hakkında konuşmak için dosdoğru soyunma odasına giderler. Fazla yukarı çıkmasın diye dans kemerimi düzeltmek için son ciddi çabamı sarfettikten sonra, hangi izleyicinin gösteride en az eğlendiği ile ilgili tartışmaya ben de katılırım ki ikinci perdede hangi izleyiciyi gözümüze kestirip rezil edeceğimizi saptayabilelim.
İKİNCİ PERDE:
(Ara müziği yavaş yavaş biter ve boş sahneye ışıklanır. Bir gong sesinden sonra DANIEL sinirli sinirli, Hamlet’in açılışını yapmak üzere kostümüyle sahne alır.)
DANIEL (izleyiciye): Merhaba. (bir karşılık bekler, sonra…) Ara iyi miydi? (gene bir karşılık bekler) Ha? N’aptınız? (karşılık bekler) Kadınlar tuvaletinin kapısında uzun bir kuyruk mu vardı? (olmaz mı?) Yaa, ben de nefret ederim. Hımm, Jess ve Adam daha dönmediler. Jess, ara sırasında telefon etti. Adam’ı havalanında burdan kaçmaya çalışırken yakalamış. Biz gelene kadar soneleri işleyedur dedi. (duraklar) Şekspir 154 sone yazmış. (90) Ben bütün bu soneleri şu gördüğünüz 10×15 cm.lik karta (bir kart çıkarır) sığdırdım. Bu kartı şöyle elden ele dolaştırsak diyordum. Örneğin, buradan sizden başlasak(izleyicilerden birini işaret ederek), alın bunu, okuyun, ay ne güzelmiş deyin, sonra yanınızdakine geçirin ve bütün bu sıra böyle devam etsin, sonra arka sıraya geçirin, o sırada ondan ona, ondan ona, ondan ona geçirsin. Sonra da gene ondan ona, ondan ona, ondan ona geçirin…taa siz arka sıradaki, size varana kadar. İşte o zamana kadar Jess ile Adam burada olurlar. Buraya biraz ışık alalım lütfen…alın alın, okuyun, yanınızdakine geçirin.
(JESS, salonun arka kısmından hala gönülsüz olan ADAM’ı sürükleyerek girer.)
DANIEL: Bayanlar baylar, Jess ve Adam!
(JESS, ADAM’ı sahneye sürükler.)
JESS: Geciktik kusura bakmayın…
ADAM (feryadı figan içinde): Bunu yapmak istemiyorum. Çok büyük işte. Öyle çok kelime var ki…
JESS: Becerebiliriz, dostum. Biz Hamlet’i düz de yaparız, tersten de yaparız. (91)
(ADAM, boğazında gıcık varmış gibi kuru kuru öksürmeye başlar.)
Amaan be, gene mi! (Adam sümkürsün diye Jess gömleğinin ucunu kaldırır.) Adam, buyur. Sümkür, hah, sümkür! (Adam sümkürür) Daniel, şunu kulise götür ve toparla lütfen. Ben burada kalıp girişi yapayım.
(DANIEL ve ADAM çıkarlar. JESS, gömleğindeki sümüğe bakar)
JESS: Bahse girerim Laurence Olivier (Muhsin Ertuğrul? ya da vefat etmiş başka ünlü oyuncu, tiyatro adamı) yapmak zorunda kalmaz…yani en azından artık değil. (92)
(Işık odasına) Hüseyin(ali?daha sonra en yaygın ışıkçı ismi en akılda kalıcı isim olarak kullanılacak.), buraya öyle bir ışık ver ki havasına girelim, İngilizcede yazılmış en büyük oyunu sergileyeceğiz. Hamlet…Danimarka Prensinin Trajedisi. Yer:Danimarka. (93). Zaman: çok zaman önce. Elsinore kalesinin burçları, gece yarısına doğru. İki muhafız girer. (Çıkar. Gong sesinden sonra sahne arkasından, sotto voce, fısıltı halinde şunu duyarız:) E, hadi Adam çık şuraya.
ADAM(fısıltıyla) Hayır. İstemiyorum.
JESS ( fısıltıyla): Hadi amaa, tamam demiştin.
ADAM(fısıltıyla): Hayır, hayır, hayır…
(Sahne arkasında kızışan tartışma bir tokat sesiyle kesilir, ardında da ADAM’ın burnunu silme sesi gelir.ADAM, burnunu sile sile BERNARDO rolünde girer. DANIEL ise öteki taraftan HORATIO rolünde girer.)
A-BERNARDO: “Kim var orada?
D-HORATIO: Yoo, asıl sen bana cevap ver. Dur ve kendini tanıt. (94)
A-BERNARDO: Yaşasın Kral.
D-HORATIO: Bernardo, (sen misin)?(95)
A-BERNARDO: Ta kendisi. Saat on ikiyi vurdu. Git yat artık Horatio.
D-HORATIO: Bu iyiliğin için sağolasın.
A-BERNARDO: Hadi, iyi geceler.
D-HORATIO: Aman sus, bak işte geliyor!
(Hamlet’in babasının hayaleti girer. Bu aslında, misina ucuna takılıp sahnenin orta yerinde yukardan sallandırılan ve üstüne mutlu bir surat çizilmiş bir çoraptır. Ama gene de nasıl korkunçtur, nasıl. JESS, sahne arkasından hayalet sesine benzer inleme sesi çıkarır.)
A-BERNARDO: Bak Horatio. Konuşacak galiba.
D-HORATIO: Nesin sen? Tanrı aşkına, sana emrediyorum, konuş!
(JESS, horoz gibi öter ve çorap kaybolur.) Gitti.
A-BERNARDO: Horoz öttüğünde konuşmak üzereydi. (96)
D-HORATIO: Bırakalım nöbeti; (97) ve beni dinlerseniz bu gece gördüklerimizi gidip
anlatalım Hamlet’e…
İKİSİ BİRDEN: Hamlet, Danimarka Prensi!
(Birlikte çıkarlar. JESS, Hamlet olarak girer. 98 Klasik kostümler içindedir:Siyah tayt üstüne kısa pantolon, yelek-gömlek, şapka ve hançer.)
HAMLET: Ah, bu kaskatı bedenin etleri erisin,
Çözülüp bir çiğ damlasına dönüşsün ha.
Ah böyle mi olacaktı, iki ay oldu daha.
Annemin biricik kocası öleli. Ah kadın, zayıflık senin adın.
(izleyiciler arasında bir kadını işaret eder) —Evet, sen!
Amcamla evlendin, babamın kardeşiyle
Cenazede pişen etler(180) düğün sofrasını
Süslemiş buz gibi şimdi.
(Diz çöker ve kontrolden çıkmış bir şekilde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar; çok etkileyici bir melankoli gösterisidir bu, Kaptan Kirk(William Shatner) görse gurur duyardı. HORATIO ve BERNARDO sol arka kapıda görünürler ve Hamlet’in feryadı figanını izlerler. BERNARDO, HORATIO’ya işaret eder ki Hamlet’in yanına gitsin. BERNARDO kaybolur, HORATIO girer.)
D-HORATIO: Lordum! (Beyim, Prensim?)
J-HAMLET: Horatio!
(Wittenberg Üniversitesi Danimarka Klubü usulü aptalca el sıkışırlar. Dengi?)
Babamı gördüm sanırım.
D-HORATIO: Nerede Lordum?
J-HAMLET: Aklımın gözünde, Horatio.
D-HORATIO: Lordum, sanırım ben de dün gece gördüm.
J-HAMLET: Kimi?
D-HORATIO: Kral babanızı.
J-HAMLET: Kral babamı mı? Nerede peki?
D-HORATIO: Nöbet tuttuğumuz yerde.
J-HAMLET: Çok garip. Bu gece ben nöbet tutayım.
Belki bu gece de gelir (181). Hayra alamet değil bu.
Gelsin öyleyse gece.
(Sahne ışığı yağmurlu ılık bir günden birdenbire ayışığı ile mavi mavi beneklenmiş soğuk geceyarısı ışığına dönüşür. Bu ani değişiklik JESS ve DANIEL’ı hazırlıksız yakalar. Işık odasına başparmaklarıyla OK işareti yaparlar ve üşüyormuş gibi yapmaya başlarlar.)
J-HAMLET: Nasıl bir soğuk bu böyle. Yakıyor sanki.
D-HORATIO: Bakın Lordum, geliyor işte!
J-HAMLET: Melekler ve merhamet elçileri korusun bizi.
Danimarka’da bir şeyler kokuşmuş.
(ADAM, HAMLET’İN BABASININ HAYALETİ –182- olarak girer. Giydiği hayalet elbisesi çoraba benzer.)
A-HAYALET: Görün beni!(183)
J-HAMLET: Konuş. Kulağım sende.
A-HAYALET: Dinledikten sonra intikam alacak mısın?
Sevgili babanı bir gün olsun sevdinse eğer
Düşmanından(184) bu menfur cinayetin intikamını alırsın.
J-HAMLET: Cinayet mi?
D-HORATIO: Cinayet! (185)
A-HAYALET: Babanın canına okuyan yılan
Şimdi tacını giymiş onun.
J-HAMLET: Amcam mı?
D-HORATIO: Amcanız!
A-HAYALET: Danimarka kraliyet yatağının
Ensest döşeğine dönmesine izin verme.
J-HAMLET: Ensest mi?
D-HORATIO: Döşek mi?
A-HAYALET:Adieu Hamlet, beni unutma! (Çıkar.)
D-HORATIO: Lordum, bu çok garip!
J-HAMLET: Horatio, yerde ve gökte, senin hayal edebileceğinden çok daha fazlası vardır. Bu yüzden (onu tokatlar)…ktir git.
(HORATIO çıkar.)
Bundan böyle soytarı kılığına bürünsem yeridir(186). Zaman kötü, insanlar zıvanadan çıkmış. Ey kör talih…doğru yoldan da mı şaşacakmışım meğer.
(HAMLET, doğru yoldan –sağdan-dışarı çıkmaya çalışırken perde kemerine toslar, sahneden aşağıya yuvarlanır, ayağa kalkar. Çıkar, sahnenin arka kanadından bir şangırtı gelir, bir paten girer sahneye, sahneyi dolaşır ve sol arka kapıdan çıkar gider.)
(DANIEL, POLONİUS olarak girer. Patenin sahne dışına çıkışını izler. POLONIUS halsiz yaşlı bir adamdır. Ağır ağır, sendeleye sendeleye sahnenin ortasına doğru yürür, takma damağını düzeltir, boğazını temizler ve de…)
D-POLONIUS: Ne alacaklı ol ne de borçlu.
(Kendinden son derece memnundur. Döner ve sağ kapıya doğru paytak paytak yürür, kapı ağzında ADAM, içeri çığlık çığlığa OPHELIA olarak girerken onun üstünden geçer.)
A-OPHELİA: Lordum, odamda dikiş dikiyordum,
Lord Hamlet ansızın çıkageldi.
Başı bağrı açık, gömleği gibi uçmuş benzi,
Dizleri birbirine vuruyordu, ve gözlerinde öyle
Acıklı bir ifade vardı ki sanırsınız
Cehennemden kaçmış anlatmak ister dehşetini.
D-POLONIUS: Aşkından mı yoksa yanıyor?
A-OPHELIA: Bilemem.
D-POLONIUS: Bak bak, tam bir aşk esrimesi bu.
Hamlet’in buldum delilik sebebini
Az ve öz konuşmaksa marifet, sözün kısa şu:
Herif deli.
(Hamlet kitap okuyarak ve deli numarası yaparak girer.)
Bak hele, zavallı kitap okuyarak geliyor işte.
Gözünü seveyim sen git.
(OPHELIA çıkar.)
Benim iyi yürekli efendim nasıllar?
J-HAMLET: Allaha şükür iyiyim.
D-POLONIUS: Beni tanıdınız mı lordum?
J-HAMLET: Hem de çok iyi. Balıkçısınız. (189)
D-POLONIUS: Ne okuyorsunuz Lordum?
J-HAMLET: Sözcükler, sözcükler, sözcükler.
D-POLONIUS (izleyicilere): Delilik de olsa bu, bir mantığı var kendi içinde. (191)
A-OPHELIA (sahne arkasından kafasını uzatarak): Babacıım (Babişkoo), oyuncular burada seninle konuşmak isterler, hemen buraya gelsen iyi olcak yaa, bi şii istiyolar ama ben ne istiyolar bilmiyom yaa, elini çabuk tut hadiii…(Kaybolur. POLONIUS da onu ardından çıkar.)
J-HAMLET: “Poyrazda (kuzey-kuzey batı rüzgarında) deliririm ben. Rüzgar güneyden
esince aklım başımdadır, kurdu kuzudan ayırırım.
Hele şu oyunculara oynatayım öldürülüşünü babamın,
İzleyeyim bakışlarını. Beti benzi atarsa,
Bilirim yapacağımı. Tek çare oyun,
Vicdanını kralın ancak böyle yakalarım.
(HAMLET dizleri üstüne çöker ve hançerini çıkarır; giderek artan bir yoğunlukla:)
Olmak ya da olmamak? (abi) Bütün mesele bu (yaa?) (192)
Gemisini azıya almış kaderin oklarından
Yaralanmak mı daha soylucadır
Yoksa dertler deryasına karşı kuşanıp
Hepsine göğüs germek mi?.
(Şimdi iyice yoğunlaşmıştır, belki biraz fazla!)
Ölmek; uyumak;
Ya da birazcık kestirmek ve uyanacağınızı akşam yemeği için
Vaktinde kalkacağınızı ümit etmek, çünkü akşama misafirlere
Çerkes tavuğu (193…tarifi var dipnotta) sözünüz vardır ve bu tiradın ağırlığı
dayanılır gibi değildir!!! (194)
(JESS pelte gibi yığılır. DANIEL ve ADAM onu teselli edip rahatlatmak için koştururlar.)
Yapamıyorum işte, yapamıyoruuum!
ADAM: Bak Jess, Daniel ile ben sahne arkasında konuşuyorduk da, istemiyorsan bu tiradın devamını okumazsın.
JESS: Ah, yerin dibine battım.
ADAM: Bayanlar baylar, onun kusuruna bakmayın. Çok duygusal bir konuşma takdir edersiniz ki, üstelik son günlerde fazla baskı altında kaldı, (195) hele…(-o sıralar çok izlenen bir dizinin kadın kahramanının adı, örneğin Helena olsun, ya da Canan)’na olanlardan sonra.
JESS: Helena mı? (Canan mı?)
DANIEL: Helena, Jess’in…dizide en sevdiği karakter. Sinirleri bozuk çünkü… (DANIEL, dizinin son bölümünde Helena’nın başına gelenleri özetleyiverir.)
ADAM: Yaa, işte bu yüzden düşündük de bu akşam Hamlet’in tiradını okumasa iyi olur. Eğer aranızda kendini kandırılmış hisseden falan varsa, valla bize göre zaten abartılı bir konuşma. Bi düşünsenize, Hamlet amcasını öldürmeyi tasarlıyor olmalıyken kendini öldürmeyi düşünüyor, bu bizce karakteri zayıflatıyor. Bu yüzden bu sahneyi atlayıp bi sonraki sahneye geçiyoruz.
DANIEL: Oyun içinde oyun bölümünü de atlıyor muyuz?
ADAM: Evet. Epey bi atlayalım da kimse bi şey kaçırmasın.
DANIEL: Bi dakka. Hamlet’in başka bir tiradı vardı, bence onu atlamasak.
ADAM: Haa, hani şu, “Şu insan denen ne me nem bir eserdir” konuşması mı?
DANIEL: Hee.
ADAM: Pekala. Oyunda şöyle giden bir konuşma var:
“Son zamanlarda, ama nedendir bilmem, yitirdim bütün neşemi, sarfınazar ettim hayatın kamından; bu da bende öylesine ağır bir etki yapıyor ki şu nazenin bedenimde, dünya gözüme bereketsiz bir kayalık gibi görünüyor; bu harikulade gökyüzü, bu hava, bakınız; bu başımız üstünde asılı kubbe, bu kenarı altın ateşle süslü çatı neden artık sahte ve öldürücü bir buhar güruhundan başka bir şey değilmiş gibi geliyor bana, neden. Ne me nem bir eserdir bu insan denilen; ne soyludur düşüncesinde, ne sınırsızdır yeteneklerinde, endamında ve yaptıkları ne anlamlı ve ne hayranlık uyandırıcıdır; ah nasıl da andırır melekleri; zekada Tanrıyla bile atar aşık. Dünyanın güzelliğini, türünün en güzel örneği hayvanları; ama gel gör ki bana bulaşmış bir toz özü. Beni mutlu etmiyor insan közü.” (196)
(Hamlet’in bu konuşmasını çok yavan bir şekilde sunar, sessizce ve hiçbir yorum katmadan. Salonda iğne atsan duyulacak gibidir.)
DANIEL: İşte bu konuşmayı atlayıp doooru öldürme sahnesine geçicez.
(Hepsi birden çıkarlarken DANIEL’in birden aklına gelir.)
Bi dakka. Şey sahnesi n’olcak peki? “Sen bir manastıra kapan” sahnesi.
JESS: Evet yaa, hadi çabucak yapıverelim o sahneyi.
ADAM: Hayır yapamayız çünkü üstümdeki doğru kostüm değil.
DANIEL: Yapmak zorundayız ama. Olay örgüsünün odak noktasındaki sahne o.
ADAM: Yapamam! Doğru karakter de değilim üstelik. Ophelia çok zor ve karmaşık bir karakterdir.
DANIEL: Hadi canıım, çok kolay.
ADAM: Diiiil.
DANIEL: Kolay. O karakteri herkes oynayabilir. Annem (babam?) bile oynar. Şuradaki hanımefendi (teyze?) (izleyiciler arasından bir kadını işaret eder) bile oynar.
JESS: Evet, oynatalım o zaman. Bu oyun başımı ağrıtmaya başladı artık…
(JESS ve DANIEL gidip gönüllüyü alırlar ve sahneye getirirler.)
ADAM: Beyler bu yaptığınız haksızlık ama. Ya Jess ya, ben seni zorladım mı hiç, ille de tiradını atcan diye. Ophelia’yı oynasın diye rastgele bir “Tansu Çiller” (197) kılıklı seçilir mi yahu?
JESS: Tansu’ya falan benzemiyor. Hem, kendi istedi (gönüllüye döner). Pekala, önce adınızı alayım.
(Gönüllü kadın izleyici adını söyler.)
Size Ali diicez, bi sakıncası var mı? (Bu isim yaygın IŞIKÇI ismiyle aynı, metinde, yani BOB) Hatırlaması daha kolay da. Pekala Ali. Bu çok basit bir sahne.
ADAM: Hiç de değil. Çok zordur.
JESS: Hamlet, Ophelia ile bir ilişki yaşadı, ama babasıyla, annesiyle ve amcasıyla falan filan yaşadıkları var ya, ayy ay, işte bu yüzden onunla ilgilenemiyor pek…
ADAM: Dümbüğün teki de ondan.
JESS: Bu yüzden, Ophelia’ya hayatından çıkmasını söylemeye karar verir. “Sen bir manastıra kapan,” der. Bizim versiyonumuzda, Ophelia’nın buna tepkisi sadece bir çığlık. Çığlık atar, o kadar. Hamlet “Sen bir manastıra kapan,” deeer, Ophelia da çığlık atar. Tamam mı? Hadi bi deneyelim.
ADAM (izleyicinin yanından geçerken sırtını sıvazlayarak): Bol şans.
(Kısa bir duraksama. JESS birkaç nefes alma alıştırması yapar ve parmaklarını saçları arasında dolaştırır)
JESS: “Sen bir manastıra kapan!”
(Gönüllü çığlık atar-muhtemelen pek iyi bir çığlık olmaz bu)
DANIEL: Duydun mu Adam? Bence çok iyiydi.
JESS: İdare eder.
ADAM: Bence berbattı. Bakın kıskanç ve kinci biri sanmayın beni ama siz oyuncu değilsiniz bayan ve ne yalan söyliim belli oluyor. Bence, Ophelia’nın kafasında geçenler hakkında hiçbir fikriniz yoktu.
JESS: Oyuncular alt metin dedikleri bi şey kullanırlar Ali yaa.
DANIEL: Ya da iç monolog da derler.
ADAM: Aynen öyle. İşte bu yoktu sizde. Üstelik performansınız dümdüz ve tek boyutluydu. Ama bence çok yürekli birisiniz. Şekspir olsa buna….. derdi. (deliyürek vb. güncel çağrışımlı bir laf olsun). Bence bunun üzerine çalışmalıyız. Bence burayı unutulmaz bir sahne haline getirebiliriz. (Işık odasına seslenir) Alii. Salonun ışıklarını açar mısın bi zahmet?
(Işıklar yanar.)
(İzleyicilere) Bence bu görkemli sahneye herkesi katmalıyız.(198) Yani ALİ’ye (gönüllü oyuncuya işaret eder) destek sağlamak için. Belki Ophelia’nın kafasının içinde dönenleri herkese oynatabiliriz. Herkesi bölelim şimdi, bi kısma Ophelia’nın İD’i olsun, bi kısmı EGO’su, bir kısmı da SÜPER EGO’su. (199)
JESS: Eveet, Freudiyen bir analiz gibi yani!
ADAM: Evvvet, Floydiyen analiz yapcaz. (1180)
DANIEL: ID’i ben bulayım.
JESS: Güzeel. Ben de EGO’yu bulayım.
(JESS, palas pandıras, izleyiciler arasından bir adamı kaptığıyla sahneye getirir.)
ADAM (yeni gelen adama): Siz de Ophelia’nın EGO’susunuz. Oyunun bu noktasında Ophelia’nın egosu gidip geliyor, kafası biraz karışık, anlayacağınız kaçık bir ego bu.
JESS: Harika! Bunu sembolize etmenizi istiyoruz işte Ali Bey-ah pardon, size Ali dememizin bi sakıncası var mı?-Şimdi, siz Ophelia’nın önünde, sahnede ileri geri koşup duracaksınız ki kaçık Ego’yu temsil edesiniz. Bi deneyin şimdi. Evet şimdi, bi deneyin canım…
HEPSİ BİRDEN: Hadi, hadi hay, hay, hay…(gaza getirme sesleri yani)
(EGO koşmaya başlar)
DANIEL: Tamam, şimdi, ilk üç sıradaki herkes, sizler de Ophelia’nın ID’i olacaksınız. Bakın, Ophelia’nın İD’i pek yerinde değil. Gidip geliyor, bir seçenekler denizinde med-cezir halinde. Bu yüzden herkesin eller yukarı, bi ileri, bir geri sallayın, dalga gibi yani…ve aynı zamanda da şöyle diyosunuz, (kafa sesiyle/falsetto) Belki…belki değil…belki…belki değil… Tamam, güzel oldu. Birazını da sonraya saklayın.
JESS (ID rolündeki izleyici kitlesi arasından pek isteklice davranmayanlardan birini seçer.) Pekala. Nedir senin derdin? Siz gruba katılmadınız. Bu ne demek biliyor musunuz? Madem herkesle birlikte yapmadın…o zaman
HEPSİ: TEK BA-ŞI-NA YA-PA-CAK-SIIIN!
DANIEL: Ne utanıyorsunuz canım. Utanmayın, kimse bakmıyor.
(Oyunbozana zorla yaptırırlar dalgalanma sahnesini.)
ADAM: Hissediyorum ya, bu salon sevgi dolu. Şimdi, ilk üç sıranın arkasındakiler de Ophelia’nın Süper Egosu olsun. Psikolojik ögelerin sonuncusu bu. Süperego, kafanızın içinde size ne yapıp ne yapmicaanızı söyleyen güçlü, ahlak sesleridir. Çok güçlüdür bu sesler, öyle kolay kolay silkeleyip atamazsınız…kimileri bütün hayatları boyunca kurtulamaz onlardan…yani köktendincilik gibi. (1181) Psikenin çok çetrefilli bir parçasıdır; Jess, bana yardım etsene yaa.
JESS (kılıcını çeker): Peki.
ADAM: Şimdi Süperego’yu da üçe bölelim. Jess’in gösterdiği yerden…
(Jess kılıcı/hançeri ile işaret eder, izleyicilerin sol üçte birini keser.)
benim soluma düşen herkees, Bölük A olsun. Jess’ten buraya kadar herkes (orta üçte biri göstermektedir), siz de Bölük B olun, buradan benim sağıma herkes de Bölüm…???(Sanki izleyicilerin söylemesini ister gibidir, izleyiciler “C” diye bağırır) Evvet, hiç de zor diiilmiş, di mi? Şimdi, Bölük A, Ophelia’nın beyninin erkek yanı, yani animus. Bu noktada Hamlet’in repliğini söylemenizi istiyorum: “Sen bir manastıra kapan!” Hadi deneyelim. Bölük A?
(Bölük A söyleneni yapar)
JESS: Harika, böylesi hiç değilse adamın içini kıymıyor. (patetik değil)
ADAM: Tamam. Bölük B. Siz de zaafın sesisiniz. Zaaf. Diyeceksiniz ki, Allahaşkına, kendine bak biraz. Makyaj falan yap. (gönüllüye)—valla ayıp etmiyoruz—dosdoğru Şekspir’in metninden çıktı bu laf. (izleyicilere döner) Şimdi hepiniz şöyle diyeceksiniz: “Boya sür accık, boya!” Bölük B?
(Karşılık verirler)
Vay vay vay. Bölük A, Bölük B’den bir şeyler öğrenebilir. Peki, şimdi C Bölüğü, sizi en sona sakladık çünkü siz en önemli kısmı sizsiniz çünkü biz sizi modern bir bağlama çekeceğiz, çünkü Ophelia’nin bugünün kadınlarını da temsil etmesini istiyoruz. Ne bilelim, belki biraz güç ister…ama aynı zamanda kadınsılığından da bir şeyler yitirmek istemiyordur. Bir holding’in yöneticilerindendir ama bebek falan da istiyordur. Ve psikesinin bir yerlerinde artık usanmıştır ihmal edilmek, motorsikletlilerin terkedilmiş sevgilisi muamelesi görmekten ve içinden şunları demek gelmektedir, “Bana bak Hamlet, kes şu zırvayı, benim biyolojik saatim tik tak edip duruyor, bebek istiyorum, bebek!” İşte bu anksiyete güdümlü…
JESS (izleyicilere) : Evet, bunları siz söyleyeceksiniz şimdi.
ADAM: Evet, tamam, C Bölüğü, şimdi diyosunuz ki…
HEPSİ: “Kes şu zırvayı Hamlet, biyolojik saatim ediyor tik tak tik tak, bebek istiyorum bebek!”
ADAM: Hadi bi deneyelim mi? C Bölüğü?
(Karşılık verirler. Gönüllü izleyiciye)
Ali, bak şimdi, bütün bu ögeleri oyun içine alıcaz, yani İd, Ego ve Superego—
JESS: Biyolojik saat.–
DANIEL: Belki olur, belki olmaz–
ADAM: Şimdi bir aktrist olarak size düşen bütün bu ögeleri alıp ruhunuzda sentezleyeceksiniz, sonraaa, gerçeğin ortaya çıktığı o anda, herkesi inanılmaz güçlü bir çılgınlık içine çekmiş olacağız, her şeyi durdurup bütün dikkatin sizde toplanmasını sağlayacağız, siz de Ophelia’yı en iyi anlatan o çığlığınızı salıvereceksiniz o kadar. Ah, bakın nasıl da sabırsız. Ama unutmayın sakın, ne olursa olsun…
HEPSİ: Doğal oynayın.
ADAM: Tamam, Ego ile başlayın.
JESS: Hazır mısın Ali, hadi bakalım koşturmaya başla, koş!
(EGO sahnenin üstünde ileri geri koşmaya başlar.)
DANIEL: İd, kollar yukarı. “Belki olur, belki olmaz…”
ADAM (müthiş çılgın anı hazırlamak üzere): Bölük A…Bölük B…Bölük C…A……B….C….C… A…B…A…C…BABCA. Tamam! DUR!
(HERKES OPHELIA’NIN BAĞIRMA SIRASI GELDİ GİBİSİNDEN ONU İŞARET EDER. Gönüllü ALİ çığlık atarken, üstüne kırmızı ışık iner. Çığlık biter, izleyiciler çılgınlar gibi alkışlarlar, gönüllü oyuncu kadın selam verir. ADAM onun ayaklarını öpmektedir. DANIEL, ADAM’ın dilini kadının ayakkabısından çeker ve koltuğuna kadar kadına eşlik eder. Salonun ışıkları söner, JESS ve ADAM çıkarlar.)
DANIEL: Vay canına, yav gerçekten bir şeyler paylaştık az önce, di mi? Ama, Hamlet’e dönmek zorundayız. (1182). Üçüncü Perde, İkinci Sahne, o ünlü oyun-içinde-oyun sahnesinde yani, hani Hamlet babasını öldürenin amcası olduğu konusunda kesin ipucu buluyor ya, orası işte.
(HAMLET elleri arkada girer, duraksar, sonra birden ellerini arkadan öne çıkarır, ellerinde çoraptan kukla oyuncular vardır.)
J-HAMLET: “Yalvarıyorum size, konuşun, size söylediğim gibi konuşun, gösterin dilinizin kıvraklığını. (1183) Aineniz iş olsun, sözünüz işinize, işiniz sözünüze uysun, ve tabiatın aynası olsun.
(POLONIUS, bir kukla tiyatrosu ile birlikte girer ve sahne ortasına kukla tiyatrosunu kurar. Üzerinde “Danimarka Kraliyet Tiyatrosu” yazmaktadır.)
Efendimiz, bu eseri izleyin. (1184)
D-POLONIUS: Tabii, hem de kralın huzurunda.
(ADAM, CLAUDIUS olarak girer. İyi birine benzememektedir.)
A-CLAUDIUS: Eveeet, nasılmış bakalım yeğenim ve oğlum Hamlet?
J-HAMLET: Akrabadan öte, akbabadan yakın. (1185)
A-CLAUDIUS: Bu cevabına diyecek bir şeyim yok Hamlet, bu sözler bana değil.”
D-POLONIUS: Buyrunuz efendim, oturunuz lütfen.
(CLAUDIUS, izleyicilerden birini yerinden kaldırır ve oturur.)
Danimarka Kraliyet Tiyatrosu “Gonzago’nun Katli” adlı oyunu sunmaktan kıvanç duyar.” (1186) Efendimiz, Birinci Perde.
(Kukla oyuncular romantik bir kukla gösterisi sunarlar. Kukla Kral ile Kukla Kraliçe karşılaşırlar, birbirlerine aşık olurlar ve hemen düzüşmeye başlarlar…POLONİUS gösteriyi keser.)
ARA!
J-HAMLET: “Oyunu beğendiniz mi efendimiz?
A-CLAUDIUS: Kadın çok fazla direndi bence!” (izleyicilerden bir adama) Anladın, di mi? Ha? (Diğer izleyicilere) Anlamadı.
D-POLONIUS: Efendimiz, İkinci Perde.
A-CLAUDIUS: Gesundheit. (“Çok yaşa” demek, ç.n)(1187) (dipnot metne?)
(İkinci Perde başlar. Kukla Kral esner, genneşir ve uyumak üzere uzanır. CLAUDIUS gibi giyinmiş bir kukla köpek balığı belirir ve kralı yemeye başlar! CLAUDIUS kalkar, öfkeyle sahneye atlar, kuklaları HAMLET’in elinden paralarcasına alır.)
D-POLONIUS: Kral ayaklandı.
A-CLAUDIUS: “Kesin oyunu! Işıklar. Herkes dışarı! Dışarı! (Kukla tiyatrosunu da alarak çıkar.)
J-HAMLET: Bin sterlinine (500 milyarına?) bahse girerim ki hayalet haklı.
D-POLONIUS: Efendimiz, kraliçe sizinle hab gahında (1188, dipnot metne, dolap, oda diyemezdim) görüşmek ister.
J-HAMLET: O zaman ben de annemin yanına giderim. (Çıkar.)
D-POLONIUS: Ben de bari gideyim perdenin arkasından olan biteni dinleyeyim. (Sahnenin arka sol tarafında saklanır.)
(HAMLET ile GERTRUDE rolünde ADAM girerler.)
J-HAMLET: Evet anne, nedir mesele?
A-GERTRUDE: Hamlet, babanı çok gücendirdin. (1189)
J-HAMLET(hançerini çeker): Anneciğim, asıl sen çok gücendirdin babamı. (1190)
A-GERTRUDE: Ne yapmaktır niyetin? Beni öldürmeyeceksin ya? İmdat! İmdaaat! (1191) (Çıkar.)
D-POLONIUS: İmdaat! İmdaat!
J-HAMLET (Polonius’u duyunca): O da ne? Bir sıçan.
(HAMLET, POLONIUS’a doğru hançeri/kılıcı ile saldırır. Tam onu haklayacakken, yavaşlatılmış hareketlere geçer-SLOW MOTION. Sapık filminin müziğine benzer gerilim müziği yanıp söner, flaşlar halinde, ve HAMLET kılıcını POLONIUS’un koltuk altına sokar. POLONIUS öle öle çıkar. Hamlet kılıcını yalayarak temizler ve gene slow-motion çıkar.)
J-HAMLET: Üç kuruş için geberdin işte, geber! (1192)
(CLAUDIUS girer.)
A-CLAUDIUS: Söyle Hamlet, Polonius nerde?
J-HAMLET: Yemekte.
A-CLAUDIUS: Yemekte mi? Nerede?
J-HAMLET: Yediği yerde değil, yendiği yerde.”
(DANIEL, LAERTES rolünde girer. Genç, atak ve kalk gidelim desen gitmeye hazır biridir.)
A-CLAUDIUS VE J-HAMLET: Olamaz, bu Laertes!
A-CLAUDIUS: Polonius’un oğlu.
J-HAMLET: Ophelia’nın abisi.
A-CLAUDIUS: Ve çok da cafcaflı giyinen biri! (1193)
D-LAERTES: Teşekkür ederim.
“Ey zalim kral! Babamı geri ver bana!
Polonius’un intikamını almaya geldim.
(JESS, OPHELİA’yı taklit ederek sahne dışından bir çığlık atar. CLAUDIUS çıkar.)
Vay vay, bu ses de ne?
(JESS gene çığlık atar.)
Sevgili kardeşim, tatlı Opheliam benim!
(OPHELIA elinde çiçeklerle çığlık çığlığa girer.)
A-OPHELIA (dipnottaki espriye göre “Greensleeves” melodisine uygun olarak):
Tabuta çıplak doğurdular onu
Na nay da na nay, na nay da na nay
Sonra mezarına yağdı yağmur gibi gözyaşı
Na nay da na nay, na nay da ça ça ça!! (1194)
Elveda kumrum benim.”
Deliyim ben! (Sağa sola çiçek saçmaktadır.) O miniminnacık kafamı yedim been! (Ophelia rolü oynayan gönüllü izleyiciye) Gördün mü tatlım, oyunculuk diye buna denir. Al sana sedefotu ve biberiye, unutkanlığa iyi gelir…menekşe de vermek isterdim ama babam ölünce hepsi soldu.” Ay midem bulanmaya başladı…(11959
(ADAM izleyiciler arasına düşer ve insanların üstüne kusuyormuş gibi yapar.)
Ay kusura bakmayın, çok hastayım, birazdan ölecem de. Bööğhh!
D-LAERTES (ADAM’ın izleyiciler arasında yarattığı kargaşaya karşın sürdürmeye çalışır): “Hamlet geri gelir–)
ADAM (sahneye geri zıplayarak): Daniel, Ophelia’nın bi sonraki sahnesi nasıldı?
DANIEL: Ne?
ADAM: Ophelia’nın bi sonraki sahnesini sordum, neydi?
DANIEL: Ophelialı başka sahne yok, bitti.
ADAM: Yaaaa, tam da ışınmıştım.
DANIEL: Şekspir bu kadar yazmış.
ADAM: Kıza n’oluyo peki?
DANIEL: Boğuluyor.
ADAM: Ya. Peki. (Çıkar.)
D-LAERTES: “Hamlet geri gelir: Ne yapmam lazım,
Ne yapsam da babamın oğlu olduğumu göstermekte
Lafta kalmasam sadece? Acaba—
(OPHELIA bir bardak suyla yeniden girer.)
A-OPHELIA: İşte geldim. (Bardak dolusu suyu kendi suratına atar.) Aaaaaaauguuhhhhh!
(Ölür, selam verir ve çıkar.)
D-LAERTES: “…kilisede boğazını mı kessem.
Evet, bunun için de, kılıcıma öyle ölümcül bir yağ
Süreyim ki kan akıttığı yerdeki yarayı hiçbir yakı iyi edemesin.”
Hah?
(LAERTES çıkar. HAMLET bir şarkı söyleyerek girer. Bu kez, arkasında bir kurukafa çıkarır cırt diye.)
J-HAMLET: “Bu kurukafanın içinde bir dil vardı, ve şarkı da söyleyebilirdi bir zamanlar.
Heyhat, zavallı Yorick! Onu tanırdım—
Hişşş, sessiz olun! Kraliçe geliyor.
(izleyiciler arasına saklanır.)
Bir süre bana yataklık edin ve belleyin yerimi. (1197)
(GERTRUDE ve LAERTES girer, Ophelia’nın cesedini taşımaktadır—aynı manken bu kez çarşaf ve çiçeklerle kaplanmıştır.)
D-LAERTES: Toprağa yatırın onu; ve o güzel
Masum teninden menekşeler fışkırsın. (1198)
A-GERTRUDE: Ah tatlıların tatlısı. Elveda
D-LAERTES: Toprak beklesin biraz,
Bir kez daha alayım onu kollarım arasına.
J-HAMLET (sahneye zıplayarak): Ah acısı böyle büyük, kim ola böyle yakaran?
Ben Hamlet, Yüce Danimarkalı Hamlet!
(Yorick’in kafatasına dürter—lastikten olduğu için, kafatası zıpzıp uzaklaşır. Cesede doğru koşturur ve onu LAERTES’ten koparmaya çalışır. Cesedin üzerinde kısa bir halat vardır. Çekiştirir dururlar.)
A-GERTRUDE:Beyler!Hamlet!Laertes!
D-LAERTES: Şeytan görsün yüzünü.
(HAMLET, halata bağlı cesedi çekiştirirken LAERTES cesedi bırakır ve ceset donk diye GERTRUDE’un kafasına çarpar. GERTRUDE sendeleye sendeleye çıkar.)
J-HAMLET: Kanımın son damlasına kadar savaşacağım onunla.
Kedi miyavlayacak, köpeğe de gün doğacak. (1199)
Kılıçlarımızı verin bize.
D-LAERTES: Gel bakalım, bir tane de bana verin.”
(GERTRUDE, iki kılıçla girer, onlara verir, çıkarken:)
A-GERTRUDE: Dikkat edin ha. Çok keskinler.
J-HAMLET: “Gel beyim.
D-LAERTES: Gel efendim.
(Kılıçlar çarpışır. HAMLET bir darbe başarır.)
J-HAMLET: Sayı bir.
D-LAERTES: Hayır!
J-HAMLET: Karar?
(ADAM girer, görünüşte CLAUDIUS’tur ama üç değişik köstüm içinde değildir de.)
A-CLAUDIUS: Bir darbe, bir darbe; ah nasıl da aşikar bir yara.”
DANIEL: Ne giymişsin sen öyle.
ADAM: Hımmm. Hadi “Bilin Bakalım Ben Kimim” oynayalım (sonra karakterine döner.)
A-CLAUDIUS: “Hamlet, sağlığına kaldırıyorum bunu. İç bu kupadan.
J-HAMLET: Hayır, bi dakka dursun,” amca…baba…anne… her kimsen (ve nerede yaşatılıyorsan-ç.eki.). (11180)
(Kılıçlar yeniden şakırdar. HAMLET LAERTES’i bu kez deler geçer.)
“Bir darbe daha. Ne diyorsun?
D-LAERTES (vücuduna önden girip arkadan çıkan kılıcı inceleyerek):
Bir temas. Bir temas, itiraf ediyorum.
(GERTRUDE, elinde bir kadehle girer.)
A-LAERTES: Kraliçe şerefine içiyor Hamlet. (11181)
D-LAERTES: Madam, içmeyiniz.
A-GERTRUDE: İçiyorum efendimiz. Yalvarırım affedin beni.
D-LAERTES (izleyicilere): Ah, zehirli kupa bu! Artık çok geç.
(GERTRUDE zehirlenmiş de soluk alamıyormuş gibidir. Çıkar.)
J-HAMLET: Gel, üçüncü darbe için gel.”
(Gene kılıç şakırtısı. HAMLET kılıcını yere düşürür. LAERTES yere düşen kılıça karşı koymaktadır.)
J-HAMLET: Laertes, hop! Riposte, kup, ku deta, kafe o le, bırak silahını! (11182)
(LAERTES’in kılıcı elinden uçar, doğru HAMLET’in eline. LAERTES, Hamlet’in kılıcını yerden alır ve ikisi de birbirlerine saplarlar kılıçları.)
J-HAMLET VE D-LAERTES: Hastir. (fransızcası “Merdre” i kullanırlar, korunabilir?)
(İkisi de yere yuvarlanır. GERTRUDE yeniden girer.)
J-HAMLET: Kraliçe nasıllar? (11183)
D-LAERTES: Zat-ı alinizden kan aktığını görünce bayılıverdi.
A-GERTRUDE: Yoo, içki! İçki! Zehirlendim. (Abartılı bir şekilde ölür ve HAMLET’in kollarına yığılır. HAMLET de onu döndüre döndüre sahne dışına götürür.)
J-HAMLET: Ah kötülük! Ah ihanet! Bulun onu!
D-LAERTES: Başka yerde arama, burda Hamlet. Ben de ölüyorum, bir daha kalkmamacasına. Kalkmayacağım bir daha. Kral. Kraldır bunun tek suçlusu.
(CLAUDIUS girer.)
J-HAMLET: Ne, bunun da mı ucu zehirli? Öyleyse zehir olsun işine!
Al sana, haram döşek düşkünü, katıl, karı kılıklı Danimarkalı;x
Sen de git anamın ardından!
D-LAERTES: Beni affet Hamlet. Kendim ettim kendim buldum ihanetimin cezasını. (Ölür.)
J-HAMLET: Tanrı affetsin günahlarını. (O da ölmektedir) Ben de geliyorum ardından.
(izleyicilere) Siz bu olup bitenler karşısında tüyleri ürperip ürperip
Beti benzi atan dilsiz oyuncular,
Yüreğinizde bir yerim varsa,
Bu nimetten mahrum edin beni bir süre;
Ve zalim dünyada soluğunuzu alın acı içinde
Anlatmak için hikayemi. (11184) Gerisi sessizlik. (Tıkanır, uğunur, sonra da nefis bir bale pozuyla ölür.)
(Salon kararır. Işıklar geri gelir. JESS, ADAM ve DANIEL bir zıplar, sonra da selam verirler. Hep birlikte çıkarlar, döner tekrar selam verirler. Aralarında kısa bir tartışmadan sonra:)
ADAM: Pekala, pekala bayanlar baylar. Yapıcaz…
HEPSİ: Peki peki, bir kez daha oyniicaz!
(JESS ve DANIEL sahneyi yeniden hazırlar ve fazlalık proplardan temizlerler.)
ADAM: Bayanlar baylar, “Şekspir’in Bütün Yapıtlarını” izlediniz. Fakat birkaç dakikamız daha var, bu yüzden Hamlet’i bir kez daha alacağız, çok çabuk ama. Ondan önce kısa bir anons yapmak istiyorum çünkü izleyenler arasında çocuklar da var. Bu gösteride birçok kılıç kullanıldı, bi sürü eşya oraya buraya savruldu, bu gibi şeylerin çok basitmiş gibi görünmesini sağladık ama aslında çok zor ve tehlikeli işler bunlar. Lütfen, üçümüzün de eğitimli profesyonel oyuncular olduğumuzu aklınızdan çıkarmayın.
HEPSİ: Lütfen bunları evde denemeyin!
ADAM: Doğru. Bir arkadaşınızın evine gidin.
(Çıkarlar. Kısa bir duraksamadan sonra, oyuncular Hamlet’in en önemli yerlerini son sürat bir kez daha canlandırırlar, bu kez orijinal sahneleme ve diksiyona uyarak.)
J-HAMLET: “Ah bu kaskatı bedenin etleri erisin.
D-HORATIO: Efendimiz, sanırım babanızı gördüm dün gece.
J-HAMLET: Gelsin gece.
A-HAYALET: Belleyin beni!
J-HAMLET: Danimarka’da bir şeyler kokuşmuş.
A-HAYALET: Katlimin intikamını al.
D-LAERTES: Efendimiz, bu çok garip.
J-HAMLET: Eee, cennette ve dünyada daha çok şey var, onun için ..ktir git şimdi. (JESS, DANIEL’e bir tokat akşeder.)
J-HAMLET: Olmak ya da olmamak, iste bütün –
A-OPHELIA: İyilikler efendimiz!
J-HAMLET: Sen git de bir manastıra kapan!
A-OPHELIA: Aaaauuuuugh!
J-HAMLET:Konuş şimdi, konuş dilinin bütün ustalığıyla.
A-CLAUDIUS: Kesin şu oyunu. (11185)
J-HAMLET: 500 milyarına bahse girerim ki hayalet haklı. Evet anne, mesele ne?
A-GERTRUDE: Beni öldürmeyeceksin, di mi? İmdaat!
D-POLONIUS: İmdat! İmdaat!
J-HAMLET: O da ne, bir sıçan! Üç kuruş için geberdin işte, geber.
D-LAERTES: Söyle Hamlet, Polonius nerede?
J-HAMLET: Yemekte.
D-LAERTES: Nerede?
J-HAMLET: Öldü.
A-OPHELIA (yüzüne bir bardak su dökerek): Aaaaaaugh!
D-LAERTES: Tatlı Ophelia1
J-HAMLET: Heyhat, zavallı Yorick! Hişşş, işte geliyor kraliçe.
D-LAERTES: Toprağa koyun onu.
A-GERTRUDE: Tatlıdan geldi tatlıya gidecek.
D-LAERTES: Toprak beklesin biraz.
J-HAMLET: Benim ben, Danimarkalı Omlet.
D-LAERTES: Şeytan alsın canını.
J-HAMLET: Kılıç verin bize.
D-LAERTES: Bi tane de bana. Ah! Yaralandım!
A-GERTRUDE: Ah, zehirlendim.
J-HAMLET: Ben de geliyorum ardından. Gerisi sükut. (11186)
(Buraya kadar hepsi daha önceki ölüm tablosundaki gibi ölür, yere serilirler. Ara. Hepsi ayağa fırlar ve selama dururlar. Kısa bir müzakereden sonra:)
JESS: Bayanlar baylar, DAHA HIZLI yapacaz şimdi!
(Çıkarlar. Gong sesinden sonra HAMLET, LAERTES ve OPHELIA koşarak girerler, herbirinin elinde öldürücü bir eşya vardır. Her biri aynı anda bir dize bağırırlar, öldürücü nesneyi kendi üzerlerine uygularlar ve ölürler. Ara. Sonra hepsi zıp ayağa kalkar ve selam verirler. ADAM çıkar, JESS de neredeyse çıkmak üzeredir.)
DANIEL: Harikaydınız bayanlar baylar. Şimdi de TERSTEN yapcaz!
(JESS, şaşkın şaşkın DANIEL’e bakar. ADAM yeniden girer. Kısa ama ateşli bir tartışma olur aralarında, sonra hepsi yere uzanır—aynı ölüm tablosu.)
ADAM (izleyicilere): Hepiniz hastasınız, hasta kuklalar sizi!
JESS: Kulağınızı açın da şeytanın mesajlarını dinleyin.
(Ara. Sonra tekrar başlar ve Tanrıya şükürler olsun ki yaptıkları ilk tekrardaki repliklerin, hareketlerin, jestlerin tersten oynanmasıdır, tıpkı bir film makarasının geri sarılışı gibi. Şey, yani hemen hemen…)
J-HAMLET: Gerisi Sükuti. Ardından geliyorum de ben.
A-GERTRUDE: Tanrı AzizYehovadır. (Bunun mesajı neyse ya ulaşmaz, ya da Yehova’yı önemseyen birini gücendirebilir. Gertrude bence “tekbiir” benzeri bi şey söylemeli. Salavat getirmek gibi. Eşheduenna ilahe illahlaaaah!)
D-LAERTES: Yaralandım ah !
J-HAMLET: Bize verin kılıç. Hamlet Danimarkalı, buyum ben.
D-LAERTES: Biraz beklesin toprak.
A-GERTRUDE: Gidecek tatlıya, geldi tatlıdan.
D-LAERTES: Onu koyun toprağa.
J-HAMLET: Kraliçe geliyor işte. Yorick, zavallı heyhat.
D-LAERTES: Ophelia tatlı!
A-OPHELIA (kupaya ve izleyenlein üstüne ağız dolusu tükürdükten sonra): GhuaaaaaA!
D-LAERTES: Babam sevgili nerde?
J-HAMLET: Geber, işte geberdi için kuruş üç.
D-POLONIUS: İmdaat! İmdaat!
GERTRUDE: İmdaat! Mi di öldürmeyeceksin beni. Yapıcaksın ne?
J-HAMLET: Mesele anne nedir evet.
DANIEL: Kalktı kral ayağa.
J-HAMLET: Kıvraklığıyla bütün dilinizin o konuşun şimdi
A-OPHELIA: Hguuaaaa!
J-HAMLET: Kapan manastıra git sen!
A-OPHELIA: Efendimiz pek iyi.
J-HAMLET: Olmamak da ya olmak.
(JESS, DANIEL’e arkadan bir tokat akşeder.)
Horatio, var çok daha şey cennete ve yeryüzünde.
D-HORATIO: Efendimiz, tuhaf çok bu
A-HAYALET: Ööööööb!
J-HAMLET: Kokuşmuş şeyler bir Danimarka’da.
D-HORATIO: Gördüm babanızı gece dün sanırım efendimiz.
J-HAMLET: Erisin etleri bedenin kaskatı bu ah.
HEPSİ: Ederiz teşekkür! (11187)
(Hepsi selam verir ve çıkar.)
(Hepsi yeniden girer ve selam verir.)
ADAM: Sağolun, sağolun, sağolun, TEŞEKKÜR EDERİZ! TEŞEKKÜR EDERİZ! TEŞEKKÜÜÜR!…(izleyiciler susar) Teşekkür etmek istediydik.
JESS: Bundan sonraki gösterilerimizden bahsetmek istiyorum size. (Var olsun olmasın, sallayabilir oyuncu: Pek yakında bu kumpanyadaa izleyeceğiniz öteki sanat şaheserleri:
Reha Muttar’ın Bütün Dişleri/salyaları?:Mümkünse Kısaltılmış
Savaş Ay’ın Bütün Meydan Muharebeleri: Mutlaka Kısaltılmış
Malkoçoğlu’nun Bütün Okları:Kısaltılmış
Tansu’nun Bütün El Hareketleri?Fularları:Kısaltılmış;
Erbakan’ın Bütün İncileri:Kısaltılmış?Sarığı Burmaları BurulupTepsiye Konmuş;
Ecevit’in Bütün Olasılıkları:Kısaltılmış
Sülümanın Bütün Şeyleri-Kısaltılmış
vb.
(bu ve benzeri komiklik derecesinde azdan çoğa doğru sıralanacak esprilere yer verilecekse öneri: iki nokta üst üsteden sonraki oyun- alt başlıklarını başka oyuncular okuyabilir, Jess ana başlıkları okuduktan sonra.)
DANIEL: Yani gösterimizi sevdiyseniz dostlarınıza söyleyin, sevmediyseniz sevmediklerinize söyleyin. (Ya da: Hacivat-vari bir edayla: Gösterimizi sevdiyseniz salık verin sevdiklerinize; sevmediyseniz salık verin sevmediklerinize.)
ADAM: Geldiğiniz için tekrar teşekkür ederiz. Ben Adam,
JESS: Ben Jess—
DANIEL: Ben Daniel, ve biz
HEPSİ: Kuşadönmüş Şekspir Kumpanyası!
(Eğer oyun gibi bu grubun, kadronun ileri benzeri oyunlar sergileyebileceği düşünülecek olursa, o zaman grup kendine, kadro değişme olasılıklarını da düşünerek, başka bir ad koyabilir. Kırpılmış/Kuşa Dönmüş …Kumpanyası)
(Hepsi çıkar.)
(Işıklar gelir. İzleyiciler bir an donakalırlar, sonra yavaş yavaş ceplerine sokarlar ellerini, ve sahneye dolar atmaya başlarlar.)
Son (11188)
11188. Son.